İSLAM KÜLTÜR VE MEDENİYETİ NOTLARI
KAYNAK: İSLAM KÜLTÜR VE MEDENİYETİ DERS KİTABI, MEB
Kültür Nedir?
Kültür bir
milletin tarihi boyunca ürettiği ve nesilden nesile aktardığı maddî ve manevi
değerlerinin bütünü ifade eden bir kavramdır. Örnek: bayramda el öpmek, kız
isteme merasimi vb.
Kültürün özellikleri Nelerdir?
● Kültür,
insan ürünüdür.
● Tarihî
süreçte oluşur.
● Toplumun
olmadığı yerde kültür de yoktur.
● Her
toplumun bir kültürü vardır, kültürsüz insan topluluğu olmaz.
● Kültürü
oluşturan unsurlar arasında sürekli etkileşim vardır.
● Sabit
değil, değişkendir.
● İnsanın
ihtiyaçlarına göre şekillenir.
Medeniyet Nedir?
Birden fazla
topluluğun/insanlığın ortak olarak oluşturduğu maddi-manevi değerlerdir. Örnek:
Bilgisayar, çocuk hakları, ampülün, telefonun icadı vb.
“Medeniyet,
kültürün yükselmesiyle oluşan ve evrensel nitelik taşıyan olgudur.” (Ziya
Gökalp) “İnsanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin bütününden
ibarettir.”(Nurettin Topçu)
Kültür ve Medeniyet Arasındaki
Farklar Nelerdir?
Bu iki
kavram birbiri yerine de kullanılmakla beraber Kültür milletlerin oluşturduğu
maddi ve manevi değerler için kullanılır, medeniyet insanlığın ortak
oluşturduğu maddi ve manevi değerler için kullanılır
Kültür
millidir(bir millete aittir), medeniyet ise evrenseldir(insanlığa aittir).
Nurettin
Topçu’ya göre medeniyet, insanlığın çalışarak ortaya koyduğu teknik eserlerin
bütününden ibarettir.
Yılmaz
Özakpınar’a göre Kültür, eser ve ürünlerdir. Medeniyet, onların arkasındaki
inanç ve ahlak nizamıdır.
İslam Kültür
ve Medeniyetinin Doğuşu ve Gelişimi
• İslam
kültür ve medeniyetinin kaynağı İslam inancıdır.
• Bu
medeniyet Hz. Adem (a.s.) ile başlamış ve Hz. Muhammed (s.a.v.) ile kemale
ulaşmıştır.
•
Müslümanlar tebliğ, fetih ve ticaret yoluyla diğer kültür ve medeniyetler ile
sürekli ilişki içinde olmuşlardır.
• Tevhid
ilkesine zıt düşmemesi koşuluyla farklı toplumların tecrübelerinden ve medeni
birikimlerinden yararlanmışlardır.
İslam medeniyeti nedir?
İslam'a inanan milletlerin oluşturduğu
medeniyettir.
İslam medeniyetine katkıda bulunan milletleri
yazınız.
Araplar, Türkler, Hintliler, İranlılar,
Afganlar
İslam Kültür ve medeniyetini oluşturan unsurları yazınız.(
İslam Kültür ve medeniyetinin kaynaklarını yazınız.)
1) Kur'an-ı Kerim: İslam Kültür ve medeniyetinin ana
kaynakları Kur'an-ı Kerim ve sünnettir.
Kur'an'ın İslam medeniyetindeki yeri:
Toplumsal kuralları açıklar, insanın Allah ile insanın diğer insanlarla ve
diğer canlılarla ilişkilerini belirler. Aile, toplum ve devlet düzeni gibi hayatın
her alanında insana rehberlik eder. İdeal insan modelini tanımlar.
2) Akl-ı Selim: İnsanın
doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden ayırma yetisidir(yeteneği).
• İslam, doğru bilgiyi belirlemeyi ve
buna uygun davranmayı teşvik eder.
• Akıl da vahyin yönlendirmesi
doğrultusunda hurafelerden ve çelişkilerden uzak durur.
3) Sünnet:
Kur'an'ın Hayata uygulanışı olan Hz Peygamberin sözleri (hadisleri) ve
davranışlarıdır. Bir Müslümanın Kur'an'a göre nasıl yaşaması gerektiğini
gösterir.
4) Havassı Selime (Beş duyu): Havas, duyu kelimesinin çoğuludur. Bu
duyular; görme, işitme, tatma, koku alma ve dokunmadır. insanlar duyuları
sayesinde öğrenir.
5) Örf Ve Adetler:
Sözlükte iyi olan bilinen anlamına gelen örf, sosyal davranışları ifade eder.
Adet ise gelenek haline gelmiş alışkanlıklar için kullanılır. İslam'dan önceki
Arap toplumunda var olan dine uygun olan örf ve adetler devam ettirilmiş,
aykırı olanlar ise yasaklanmıştır. Örneğin faiz, içki, Kabe'yi çıplak tavaf
etmek yasaklanmıştır.
6) Diğer Kültür Ve Medeniyetler: İslam kültür ve medeniyeti, kendi varlığını özgün bir tecrübe
olarak devam ettirirken mevcut medeniyet havzalarıyla etkileşimde bulunmuş ve
insanlığın ortak mirasını korumuştur.
İslam Medeniyetinin Etkileşimde Bulunduğu Medeniyet Havzaları
1- Yunan-Roma terkibi: Grekçe ve Latincenin konuşulduğu Akdeniz havzası
2- Uzak Doğu terkibi: Çin ve ona komşu bölgeleri ve İç Asya havzası
3- Sami ve İran terkibi: Nil’den Maveraünnehir’e kadar uzanan,
Mezopotamya ve İran havzası
4- Hindu terkibi: Hindistan havzası
2.ÜNİTE
İslam Kültür ve Medeniyetinin Esasları
(Temelleri) Nelerdir?
1. Tevhid:
Allah (c.c.) her şeyin tek yaratıcısı, yöneticisi ve sahibidir. Sözlükte
birleme anlamına gelir. Tevhit’in karşıtı “şirk”tir. Terim olarak ise
“Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed onun resulüdür.” anlamına gelen “La
ilahe illallah,Muhammedün resulullah” cümlesine kalp ile inanıp cümleyi dil ile
söylemek demektir.
Tevhit
anlayışının Müslümanların hayatına etkilerinden bazıları;
•
Şirkin reddedilmesi,
•
Her işte yalnızca Allah’ın (cc) rızasının gözetilmesi,
• Dünya ve ahiret
dengesinin kurulması
2. İlmilik:
İslamiyet yeryüzünde insanlığı ilme sevk eden
ve ilim öğrenmeyi ibadet sayan tek dindir. Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gelen ilk
ayet: “Oku!” (Alak Süresi 1.ayet) olmuştur. Allah, insanın okuyup anladıktan ve
ikna olduktan sonra iman ve ibadet etmesini istemiştir. Peygamberimiz: “ İlim
Çin’de bile olsa gidip alınız.” Buyurarak ilmin önemini ve Müslümanın edinmesi
gerektiğini vurgulamıştır.
“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur
mu?” (Zümer süresi-9.ayet)
3.
Hürriyet: Hürriyet insanın doğuştan sahip olduğu temel
haklardandır. Kişinin irade gücünü kullanabilmesidir. Hak-batıl, doğru-yanlış,
sevap-günah ve dünya-ahiret tercihlerinde; “Artık dileyen inansın, dileyen
inkâr etsin…”( Kehf suresi, 29. ayet.)
ayetiyle onu özgür bırakır.
”Dinde zorlama yoktur.” (Bakara
Suresi-256.ayet)
İslam kültür ve medeniyetinde hürriyetin
hayata etkileri şu şekilde sıralanabilir:
•
İslam; inanç, düşünce ve ifade özgürlüğünü tanır.
•
İslam, savaşlarda dahi kadın, çocuk ve yaşlıların öldürülmesine, esirlere kötü
muamelede bulunulmasına
izin
vermez.
•
İslam, sınıflı bir toplum yapısını reddeder.
• İslamiyet,
insan özgürlüğünü kısıtlayan baskıcı yönetim anlayışlarını reddeder.
4.
Özgünlük:
İslam Kültür Ve Medeniyeti diğer kültür ve medeniyetlerden yararlansa da
kendine özgü yapısını korumuştur. Kuran-ı Kerim ilk günden bu yana değişmeden
günümüze kadar gelmiştir.
5. Yerellik:
İslamiyet, yerel değerleri de göz önünde bulundurur. Yayıldığı bölgelerdeki
kültürel farklılıkları zenginlik olarak değerlendirir. Kültürel asimilasyona
karşı çıkar. İslam kültür ve medeniyetinin farklı coğrafyalara yayılmasında ve
kabul görmesinde yerel olana zarar vermeme ve onu koruma anlayışı etkili
olmuştur. Kurallar ve karşılaşılan sorunlara çözüm aranırken halkın uygulamaları
da dikkate alınır.
6. Evrensellik: Kur’an-ı Kerim, “Ey insanlar”, “Ey
Âdemoğulları” hitabıyla başlayan birçok ayette sınıf, ırk, cinsiyet, toplum
ayrımı yapmaksızın, hitabın bütün insanlara olduğunu beyan eder. Hz.
Peygamber’in son peygamber olması İslam’ın, insanlığın kıyamete kadar bütün
ihtiyaçlarına cevap vereceği anlamına gelir.
İslam,
sadece belli bir kavme değil, tüm insanlığa gönderilmiştir. “De ki ey insanlar!
Ben sizin hepinize göklerin ve yerin sahibi olan kendisinden başka tanrı
bulunmayan, yaşatan öldüren Allah’ın elçisiyim...”( Araf suresi, 158. ayet.) ,
“Ey Muhammed! Biz seni ancak âlemlere rahmet olsun diye gönderdik.”( Enbiya suresi, 107. ayet.
) ve “Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat
insanların çoğu bilmezler.”( Sebe
suresi, 28.ayet.) ayetleri İslamın evrenselliğini ifade
etmektedir.
7. Sulh:
İslam, “selam” kökünden gelen barış ve esenlik anlamına gelir.
İslamiyet ilke olarak sulhu tercih etmiş olsa da gerektiğinde can ve malın
korunması için savaşa izin vermiştir.
“Eğer müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin.
Şayet biri ötekine karşı saldırmaya devam ederse Allah’ın buyruğuna dönünceye
kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerlerse artık aralarını adaletle
düzeltin ve adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah, âdil davrananları sever.
Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve
Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.”( Hucurat suresi,
9 ve 10. Ayetler)
İslam Kültür Ve Medeniyetinde YÖNETİM ANLAYIŞININ
Esasları (Temelleri) Nelerdir?
1.
EMANET:
Kişinin kullanıp sahibine iade etmek üzere aldığı eşyanın emanet olması gibi
yönetim yetkileri olan hizmet makamları ve kamu malları da birer emanettir.
Yönetimin hem yönetene hem de yönetilene emanet edilmesi ideal bir toplumun
hedefidir. Hadisişerifte “Cihadın en üstünü zalim sultana karşı doğruyu
söylemektir.”buyurulmuştur. Hz. Ebu Bekir Dönemi’nde “Eğer adaletten ayrılırsam
beni uyarınız.” deyince sahabe, “Seni kılıçlarımızla düzeltiriz.” diye
kendisini uyarmışlardır.
2.
LİYAKAT: Layık olma, uygunluk, yeterlilik anlamları
olan bir terimdir. İslam, işi hak edene
verme, doğru kişiyi görevlendirme ilkesini esas almıştır. Kur’an’daki “Allah
size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz
zaman adaletle hükmetmenizi emreder….”31 ayetiyle, Hz. Peygamber’in “İş, ehli
olmayan kişilere verilince kıyameti bekle, kıyametin kopması pek yakındır.”32
hadisi, yöneticilerin seçiminde gösterilen hassasiyete işaret eder.
3. ADALET: Adalet,
“davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit
kılmak” gibi mânalara gelir. Adalet,
mülkün temeli kabul edilmiştir. Bir
kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe sevketmesin,...”( Maide suresi, 8.
ayet.) ; “Ey iman edenler, adaleti
titizlikle ayakta tutan hâkimler ve Allah için şahitlik eden kimseler olun. O
hükmünüz ve şahitliğiniz velev ki kendinizin veya ana ve babalarınızın ve yakın
hısımlarınızın aleyhine de olsun…. (Nisa suresi, 135. ayet.)
4. MEŞRUİYET: Genel ahlak
ve hukuka uygun olmak anlamındadır. İslami yönetimde meşruiyet, dinî, ahlaki,
hukuki yönden olumlu bir değer taşıyan ve dinin onayladığı düzenlemelerdir.
Yöneticiler seçimle ve hukuka uygun olarak başa gelmelidir. İslam, darbeyi
(yönetime zorla el koymayı) onaylamaz.
5.
İSTİŞARE:
Yönetimde işlerin karşılıklı danışılarak karara
bağlanmasına ve yürütülmesine istişare denir. İstişare, İslam yönetiminin temel
esaslarındandır. “…işleri, aralarında şûrâ (danışma) iledir...”( Şûra
suresi, 38. ayet.) “…İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere
de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven)...” (Al-i
İmran suresi, 159. ayet.) ayetleriyle
istişare emredilmiştir. Hz. Peygamber Müslümanlara şûrayı emrettiği gibi
kendisinin de genel ya da özel işlerde ashabı ile görüş alışverişinde bulunduğu
bilinmektedir. Hz. Peygamber, her kararı ashabı ile iştişare ederek almıştır.
MÜSLÜMAN
BİR YÖNETİCİNİN SAHİP OLMASI GEREKEN ÖZELLİKLER NELERDİR?
Yönetimi emanet olarak görerek ona göre davranmalı,
adaletli olmalı, görevinin gerektirdiği özelliklere sahip olamlı (liyakatli), hukuki
yollardan yönetici olarak seçilmiş olmalı, halk ve yönetimdeki diğer kişilerle
devletin işleri konusunda görüş alışverişinde bulunmalı (İstişare etmeli), Affedici,
cömert, sabırlı, güzel huylu, mütevazı, tatlı
dilli ve doğru sözlü, dikkatli ve ihtiyatlı olmalı, zulmetmemelidir ve öfkesine
yenik düşmemelidir.
3.ÜNİTE
İSLAM VE TOPLUM
İnsanlar toplum hâlinde yaşarlar.
İslamiyet’in öngördüğü sosyal düzende; eşref-i mahlûkat olan insanın maddi ve
manevi varlığının korunması, kendini geliştirebileceği ortamın hazırlanması,
toplumun huzur ve barış içinde yaşaması amaçlanır. Hz. Muhammed (sav),
kadınların, zayıfların ve kölelerin
insan yerine konmadığı bir topluma gönderilmişti. O, Müminleri kardeş ilan
etti. Üstünlüğün kabile, ırk, cinsiyet ve toplumsal statüde olmadığını
bildirdi. Kur’an’a göre, İslam toplumu fertleri birbirine kenetlenmiş tek vücut
gibidir. (Bakınız: Saff suresi, 4. Ayet)
İSLAM TOPLUMUNU YÖNLENDİREN
İLKELER
Gü ___ Ka ___ İy ___ Ya ___ Ha
1.Güven: Can, mal ve ırzın korunması güvene bağlıdır. Güven ortamının
kaybolduğu bir toplumda haksızlık, zulüm, aldatma gibi olumsuz davranışlar
yaygınlaşır. Birlik ve beraberlik ortadan kalkar. Hz. Peygamber, Medine Sözleşmesi ile şehirde
yaşayan Müslüman, Yahudi ve putperestlerle karşılıklı güvene dayalı bir ortam
tesis etmiş ve şehri güvenli hale getirmiştir.
Güven ile ilgili Hadis: “Bizi aldatan bizden değildir.”
2. Kardeşlik: İnsanlar Hz. Âdem’in soyundan geldiği
için kardeş sayılırlar. “Müminler ancak
kardeştirler...”( Hucurat suresi, 16. ayet.) ayeti kerimesi nerede ve ne
zaman yaşadığına, ırkına, cinsiyetine bakılmaksızın bütün Müslümanların kardeş
olduğunu ilan eder. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Mekke'den Medine'ye
hicret eden Muhacirlerle Medineli Müslümanlar olan Ensar’ı birbirleri ile
kardeş ilan etmiştir.
3. İyiliği Emretme,
Kötülükten Sakındırma: Ayet: “Sizden iyilikle emreden, kötülükten
sakındıran bir topluluk bulunsun.” (Al-i İmran suresi, 114. ayet)
Hadis-i Şerif: “Canım elinde
olan Allah'a yemin olsun ki ya iyilikleri emreder kötülüklerden sakındırırsınız
ya da Allah yakında sizin üzerinize öyle bir bela gönderir de sonra Allah'a dua
edersiniz de duanız kabul edilmez.” Hadiste ve ayette de görüldüğü üzere
iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak Müslümanların sorumluluğudur.
4. Yardımlaşma
ve Dayanışma: Müslümanlar iyilik ve takva üzerine yardımlaşmaya
davet edilir.(Bakınız: Maide
suresi, 2. ayet.) İhtiyaç sahiplerine yardım etmede; aile fertleri,
akrabalar, komşular şeklinde sırayla en yakın olandan başlanması esastır.
(Bakınız: Nisa suresi, 36. ayet.) Çalışma gücü olmayanların (miskin),
çalıştığı hâlde ihtiyaçlarını karşılayamayan (fakirlerin), yetimlerin, yolda
kalmışların temel ihtiyaçları toplum tarafından karşılanır. (Bakınız:
Zariyat suresi, 19. ayet.)
5.
Hak ve Adaleti Gözetme: Hak kavramı doğruluk, gerçeklik, sahip
olunan yasal yetki anlamına gelir. Hukuk kavramı, hak kelimesinin çoğuludur.
İslami kaynaklarda hak kelimesi “korunması, gözetilmesi ya da sahibine ödenmesi
gerekli olan maddi veya manevi imkân, pay, eşya ve menfaatler; görev,
sorumluluk, borç” gibi anlamlarda da kullanılmıştır. Allah (cc) hakkının yanı
sıra din kardeşliği, anne, baba, koca, karı, çocuk, akraba, arkadaşlık,
dostluk, komşuluk, misafirlik, mal, yolculuk gibi haklar vardır. Veda Hutbesi
bir insan hakları beyannamesidir.
Kul Hakkı ile ilgili ayet: “Mallarınızı aranızda bâtıl
sebeplerle yemeyin! İnsanların mallarından bir kısmını, bile bile haksız yere
yemek için, onları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin!” (Bakara, 188; Nisâ, 29)
İSLAM TOPLUMUNDA SOSYAL
HAYAT
İnsan ve İlişkide Olduğu Varlıklar:
1. İnsan-Allah İlişkisi: İnsan birçok yönüyle öteki canlılardan
üstün yaratılmıştır.29 Nimetlere karşılık olarak Rabbini tanıması,30 onun
iradesine uygun bir hayat yaşaması istenir. Allah (cc) ile insan arasındaki
bağ, “Allah kuluna şah damarından daha
yakındır.”( Kaf suresi, 16. ayet.)
ayeti ile ifade edilir. İnsan ile Allah ilişkisinde insandan
beklenenler;
a) İman: Peygamberler tarafından insana ulaştırılan ilahi emirleri, insanın
diliyle söylemesi ve kalbiyle tasdik etmesidir. İman esaslarının birincisi ve
temeli Allah’ın (cc) var ve bir (tek) olduğuna inanmaktır.
b) İhlas: İnsanın ibadet ve iyiliklerini çıkar kaygısı gözetmeksizin sadece
Allah’ın (cc) rızası için yapmasıdır.
c) Takva: (Allah korkusu) Müminin Allah’a (cc) yakınlaştıracak şeylere uyması, ondan
uzaklaştıracak şeylerden de kaçınmasıdır.
d) İhsan: Müminin, işlerini Allah’ı (cc) görüyormuş gibi en güzel şekilde
yapmasıdır.
2. İnsan-İnsan İlişkisi: Müslüman, davranışlarında ölçülü olmaya
dikkat eder. İslam’ın insanlar arası ilişkilerin düzenli yürümesi için
belirlediği ilkeler: Âdemiyyet, insan onuru, merhamet ve isar.
a) Âdemiyyet: İnsanın mensup olduğu dine, etnik kökenine, toplumsal konumuna ve cinsiyetine
bakılmaksızın can, mal, namus, inanç ve aklının korunması ilkesidir.
b) İnsan Onuru: İnsan onurlu, şerefli, ve izzet sahibi kılınmıştır. Bütün insanlar
Allah (cc) katında eşittir. Her insan yaşama hakkına sahiptir, bu hak ona
yalnızca insan olduğu için verilir. Esir, tutuklu ve engelliye iyi davranmak,
zayıfları ezmemek insan onurunu korumanın gereğidir.
c) Merhamet: “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.”(Hadis), “Kim bir Müslümanın
sıkıntısını giderirse Allah (cc) da kıyamette onun sıkıntılarından birini
giderir.”(Hadis) Müslüman, başkalarının sıkıntısını, derdini kendi içinde
hisseder.
d) İsar(Cömertlik): İhtiyaç içinde olsa dahi kardeşini kendine tercih etme anlayışıdır.
İnsanın elindeki kaynak ve imkânları başkalarının yararına kullanmasıdır. Hz.
Peygamber, insanların en cömertiydi.
3. İnsan-Toplum İlişkisi: İslam medeniyeti, insanın maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayan çok
sayıda kurumlar oluşturmuştur.
Bu sosyal kurumlardan bazıları; aile,
mescit, vakıf, tekke ve Ahilik’tir.
a) Aile: Yeryüzünde ilk aile Hz. Âdem ve Havva tarafından kurulmuştur. Ailenin tarafları olan erkek ve kadın birbirinin destekçisi, koruyucusu ve huzur kaynağıdır. Kur’an ve hadislerde evlilik tavsiye ve teşvik edilir. “(Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve evlatlar bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler.” (Furkan Suresi, 74.ayet)
Aile kurmanın amaçları; neslin devam ettirilmesi, neslin
korunması, sevgi, saygı ve huzur içinde duygusal ihtiyaçların karşılanması,
çocuklara temel dinî, sosyal ve kişisel eğitimin verilmesidir.
b) Mescit: Mescitler, ibadetin yanı sıra dinî bilginin öğretildiği merkezler ve halka açık toplantı yerleridir. Mescidin temel işlevi, ibadet yeri olmasıdır. Beş vakit namazın cemaatle kılınması tavsiye edilir, cuma ve bayram namazlarının cemaatle kılınma mecburiyeti vardır. Mescide kişisel temizliğe dikkat edilerek girilir. Mescitte gereksiz konuşmalar yapılmaz. Asrısaadet’te (Mutluluk zamanı= Peygamberimiz zamanında) mescit; ibadetgah, eğitim yeri (Suffe), askerî karargâh, askerî danışma meclisi ve askerî hastane olarak da kullanılmıştır.
c) Vakıf: Vakıf; gelir getiren mal, mülk ve akarların, hayır amaçlı olarak
topluma ya da bir gruba bağışlanmasıdır. Vakıf, Hz. Peygamber Dönemi’nden
itibaren bütün İslam ülkelerinin sosyal, ekonomik ve kültürel hayatında etkili
olmuş bir hayrat sistemidir. Kur’an’daki, mülkü Allah (cc) yolunda harcamak,
iyilikte yardımlaşmak, hayırda yarışmak gibi Müslümanlara yönelik tavsiyeler ve
Hz.Peygamber’in sadaka ve sadakayıcariye (sürekli sevap getiren sadaka)
hadisleri vakıf kurumlarının yaygınlaşmasını sağlamıştır. Vakıflar her alanda (fakir,
yetim, yolda kalmış, sakatlanmış kuşlar…vb.) hizmet verebilir.
d) Tekke: Mensuplarına İslam ahlakını ve tasavvuf (Allah’a yakınlaşmak için çaba
göstermek) terbiyesini kazandırmaya çalışan kurumlardır. Balkanlar’ın
İslamiyet’le tanışmasını sağlamışlardır. Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi ile
Ankara’daki Tacettin Dergâhı İstiklal Harbi’ne (Kurtuluş Savaşı) destek
vermişlerdir.
e) Ahilik: Temelinde Araplar arasında kurulmuş olan “fütüvvet” teşkilatı vardır.
Fütüvvet Anlayışı insanlara; diğerkâmlık (empatik olma), iyilik,
yardımseverlik, insan sevgisi, hoşgörü ve nefsine hâkim olma gibi ahlaki
nitelikleri kazandırmaya çalışır.
*Ahiliğin Kurucusu: 1200’lü yıllarda Ahi Evran tarafından
kurulmuştur.
*Ahilik Nedir: Kardeşlik anlamına gelir. İslami değerlere
uygun esnaf yetiştirmeyi amaçlar. Usta-Çırak ilişkisi içinde hem meslek hem de
ahlak öğreten bir esnaf teşkilatıdır.
**Ahiliğin Amaçları/Görevleri Nelerdir:
1.Hammaddenin israf etmeden kullanımını sağlamak
2.kaliteli mal üretimini sağlamak ve denetlemek
3. Ürünlerin uygun fiyata satışını sağlamak ve denetlemek
4.Müşteri memnuniyetini sağlamak, şikayetlerin gereğini yapmak
5. Esnaflar arasında yardımlaşmayı sağlamak
6.Dürüst, iffetli, cömert, güzel ahlaklı esnaf yetiştirmek
7.Usta-Çırak ilişkisi içinde meslek öğretmek.
Hangi Devlet Zamanında Ahilik Teşkilatı
Vardı: Hem Türkiye
Selçuklu Devleti zamanında, hem de Osmanlı Devleti zamanında vardı.
Ahilik, Osmanlı Devleti zamanında
sonradan hangi kuruma dönüştü: Lonca Teşkilatı.
4. İnsan-Evren İlişkisi: İnsanın yaşadığı toplumun ve çevrenin
farkında olması, dünyayı yaşanabilir hâlde tutmasını ve elinden geldiğince
sorunlara müdahale etmesini gerektirir.
İnsan-evren ilişkisinin ilkeleri:
a) Emanet Duygusu: Allah (cc) evrendeki her şeyi insan için var etmiş ve ona emanet
etmiştir.
Kur’an, emanetin korunmasını istemektedir. İnsan evrenle ilişkisinde
sahip olduğu ya da çevresinde bulunan her şeyin kendisine emanet edildiği
bilincinde olmalıdır. Onlara iyi davranmalıdır.
b) Çevre Bilinci: Çevre bilinci, varlıkların haklarına saygı duymak ve insana yaraşır
bir hayat sürmek için tabiatı korumayı ifade eder. ”Az sonra kıyametin
kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikiniz.”(Hadis)
c) İsraf ve Tüketim Kültüründen
Uzak Durma: İsraf; inanç, söz ve davranışlarda dinin,
akıl veya örfün uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmaktır. İslamiyet “...Yiyiniz içiniz fakat israf etmeyiniz...”( Araf suresi, 31 ayet.) ayetiyle savurganlığı
ve açgözlülüğü kesin olarak yasaklar. Resulullah (s.a.v.) akan bir nehirden
abdest alırken bile suyun israf edilmemesi gerektiğini söylemiştir.
İSLAM TOPLUMUNDA EKONOMİK HAYAT
Allah (cc), yarattığı varlıkların rızkını
kendisinin verdiğini bildirmiştir. İslam İnsana; kaynakları kullanma, mülkiyet,
teşebbüs ve çalışma haklarını verir. Helal kazancın esas olduğunu, zekâtın
emredildiğini bildirir. İnfakı tavsiye edip israf ve faizi yasaklar.
İSLAM MEDENİYETİNDE EKONOMİK DÜZENİN ESASLARI
Helal kazanç peşinde olan bir
Müslüman;
1.Yanında
çalışanların hakkını zamanında verir
2.Ölçü ve tartıyı tam yapar
3.Allah’ın kendisini her an gördüğünü bilir
4.Sahte ve kalitesiz mal üretmez
5.Maaşı karşılığında istenilen işi ve hizmeti tam
üretir
6.Kamu
mallarını zimmete (kendi hesabına) geçirmez
7.Faiz, kumar, şans oyunları gibi haram
kazançlardan uzak durur.
b)
Faiz: İslam, faizi yasaklamıştır. Kur’an’da;
faiz yiyenlerin kabirlerinden şeytan çarpmış gibi kalkacağı, (Bakara suresi,
275. Ayette) faizi terk etmeyenlerin Allah’a (cc) ve Resulü’ne (sav) savaş
açmış oldukları bildirilir. (Bakara suresi, 279. Ayette) Hz. Peygamber, faiz
yiyene ve yedirene lanet etmiştir.
Faiz Neden Haramdır:
1.İşsizliği
arttırır
2.Yapay
fiyat artışlarına sebep olur
3.Yardımlaşma-dayanışma
merhamet gibi insani değerleri zayıflatır
4.Bencilliği
körükleyip para kazanma hırsını kamçılar
5.Ekonomik
krizlere yol açar. Bu gibi çok sayıda olumsuz yönleri nedeniyle haramdır.
c)
Zekât: İslam’ın belirlediği zenginlik ölçüsüne sahip olanların vermesi
zorunlu olan maddi yükümlülüktür. Zekât, zenginin malındaki fakirin hakkıdır. Zekât
toplumdaki ekonomik dengesizliklerin yol açabileceği olumsuzlukların
giderilmesini sağlar. Zekât veren kişilerin gönülsüz davranmaması ve başa
kakmaması, fakirin de alırken mahcubiyet duymadan kendi hakkını alma bilinciyle
alması gerekir.
d)
İnfak(Sadaka): İnsana rızık olarak verilenlerden muhtaçlara da pay ayırmaktır.
İslamiyet’te malı biriktirmek ve cimrilik hoş görülmez. Anneye, babaya,
yakınlara, yoksullara, öksüzlere, yolda kalmışlara ve ihtiyaç sahibine karşılık
beklemeden infak edilmesi emredilir.
e)
Karz-ı Hasen (Borç Verme): İslam’da ihtiyaç sahiplerine borç vermek övülmüş ve teşvik edilmiştir.
İslam
Ekonomisinin Gelişimi ve Kurumsallaşması
Zekât, cizye ve haraç gibi vergilerin
toplanması ve dağıtımı, ganimetlerin paylaşılması, beytülmalin (İslam
Devletinin Hazinesi) kurulması ilk defa Hz. Peygamber Dönemi’nde yapılan
ekonomik faaliyetlerdir.
Beytülmal, Hz. Ömer Dönemi’nde
kurumsallaşmıştır. Bu dönemde Bizans ve İran’a karşı elde edilen zaferlerle
sınırlar genişlemiş, refah seviyesi yükselmiştir. Ganimetlerden ihtiyaç sahiplerine maaş
bağlanmıştır.
Emeviler zamanında, Bizans ve İran
paralarının yerine dinar ve dirhem denilen İslam paraları bastırılmıştır.
Abbasiler Dönemi’nde Avrupalılar, Akdeniz’deki ekonomik hâkimiyetlerini büyük
ölçüde kaybetmiştir. Dünyadaki deniz ticareti Müslümanların kontrolüne
geçmiştir.
3. ÜNİTE SONU SORULARINDAN…
1-) İslam toplumunu yönlendiren ilkeler
nelerdir?
2.) Fütüvvet mensuplarında hangi ahlaki
niteliklerin bulunması gerektiğini yazınız.
3.) Faizin yasak/haram kılınmasının
sebepleri nelerdir?
4.) Vakıfların kurulup gelişmesinde İslam
dininin rolünü açıklayınız.
4. ÜNİTE
BİLİM
Kur'an
Ve Sünnette İlim
Kur'an-ı
Kerim'in ilk ayeti "Oku!" (Alak Suresi 1.ayet) emridir. Bilginin ana
kaynağı Allah'tır. “Hiç bilenlerle
bilmeyenler bir olur mu?” ( Zümer Suresi 9. ayet) “De ki rabbim ilmimi arttır.”
(Taha Suresi 114. Ayet) Kur'an, kesin bilgiye dayanmayan verilerin
değersizliğini “Zan ise şüphesiz ki hak (gerçek) karşısında hiçbir şey ifade
etmez.” (Yunus suresi 36. Ayet) ayetiyle açıklamıştır.
Hz Peygamber, “İlim öğrenmek her
Müslümana farzdır.” Buyurmuştur. “İlim Çin'de bile olsa gidip alınız.” (Hadis-i
Şerif)
Bedir
Savaşı'nda Müslümanların eline esir düşen müşrik askerlerden okuryazar olanlar,
10 Müslümana okuma yazma öğretme şartı ile serbest bırakılmıştır. Bu hadis,
ayet ve örnek olaylar İslam’ın ilme verdiği önemi göstermektedir.
Peygamberimizin
sahabelere dini anlattığı mekanlar;
·
Mekke'de Darül Erkam
·
Medine'de mescidin Suffe bölümü
ÖRNEK SORU: İslam’ın ilme verdiği önemi örneklerle anlatınız.
Kur'an-ı
Kerim'in Toplanması (Kitap Haline Getirilmesi) Ve Çoğaltılması
Kur'an;
kelime olarak okumak, muhafaza etmek anlamındadır. Hz Muhammed (sav) vahyin
başlangıcından bitişine kadar tüm ayetleri Vahiy katiplerine yazdırmıştır. Bazı
sahabeler ise Kur'an'ı ezberleyerek korumuştur.
Peygamberimizin
vefatından sonra Halife seçilen Hz. Ebu Bekir, Zeyd Bin Sabit başkanlığında
vahiy katiplerinden oluşan bir heyete Kur'an ayetlerini bir araya getirip iki
kapak arasında (Mushaf) toplatmıştır.
Halife
Hz. Osman zamanında da kur'an-ı Kerim çoğaltılarak önemli şehirlere
gönderilmiştir.
ÖRNEK SORU: Kur'an-ı Kerim, kimin zamanında kitap haline
getirilmiştir?
ÖRNEK SORU: Kur'an-ı Kerim, kimin zamanında çoğaltılmıştır?
Hadislerin
Tedvini (Toplanması) Yazılması
Hadis;
söz, haber demektir. Peygamberimizin sözleri, davranışları, başkalarının yapıp
Peygamberimizin uygun gördüğü davranışlara hadis denmektedir. Peygamberimizin
vefatından sonra hadisler kitaplarda toplanmıştır. Kütüb-i Sitte (6 kitap)
adıyla Sahih Hadisler 6 farklı alim tarafında 6 kitap setinde toplanmıştır.
Kütüb-i Sitte şunlardır;
1)
Sahih-i Buhari
2)
Sahih-i Müslim
3)
Sünen-i İbn Mace
4)
Sünen-i Ebu Davud
5)
Sünen-i Tirmizi
6)
Sünen-i Nesai
Senet:
Bir hadisin Peygamberimizden duyan ilk sahabiye kadar tüm aktarım (rivayet)
zincirinin anlatılmasıdır. Müslümanlar hadis ilmindeki senet zinciri metoduyla
tarihe kaynak belirtme metodunu getirmiştir.
ÖRNEK SORU: Hadis nedir?
ÖRNEK SORU: Senet nedir?
Tercüme
Hareketleri
Abbasi
halifesi Memun zamanında Bağdat’ta 832 yılında Beytülhikme adı verilen
ilim merkezi kurulmuştur. Burada Süryanice, Farsça, Hintçe ve Yunanca başta
olmak üzere çeşitli dillerden eserler tercüme edilmiştir.
İlmi
Araştırmalar Ve Telif (Kitap Yazım) Faaliyetleri
İslam
alimleri ilimleri tasnif ederek (sınıflandırma) birbirinden ayırarak metodoloji
geliştirmeye önem vermiştir. Farabi, İhsau’l-Ulum (İlimlerin Sınıflandırılması)
adlı eserinde ilimlerin tasnifindeki amaçları şu şekilde açıklar;
1) İlimlerin sınırlarını birbirinden ayırmak
2) Alanlar
arasındaki ilişkileri belirlemek
3) Eğitim sisteminin ana müfredatını oluşturmak
ÖRNEK SORU: İlimlerin tasnifindeki amaçlar nelerdir?
Bazı
Müslüman Bilim Adamları
1) Cabir bin
Hayyan(721-815): Tıptan
matematiğe birçok bilim dalı ile ilgilenmiş, Kimyada öne çıkmıştır. Eserleri Latinceye
çevrilmiştir.
2) Kindi(801-856): Bağdat'taki Beyt'ül Hikme âlimleri arasındadır.
Felsefeden tıbba kadar birçok bilim dalında eser yazmış eserleri Latinceye
çevrilmiştir.
3) Harizmi(ö:847): Batıda Al Karismi, Algorismi, Algoritmi
isimleri ile tanınmaktadır. Bağdat'ta Beyt'ül Hikme'de görevlidir. Dünyadaki
ilk Cebir kitabını yazmış ve sıfırı (0) bulmuştur. Hint rakamları (1, 2, 3, 4,
5, 6, 7, 8, 9) onun eserleri ile önce İslam âlemine sonra Avrupa dünyasına
girmiştir.
4. Farabi(871-960): Matematikten müziğe gibi pek çok alanda
çalışmıştır. Aristo'yu anlayıp açıkladığı için Farabi'ye 2. Öğretmen (Muallim-i
Sani) adı verilmiştir. (Aristo 1. öğretmen olarak kabul edilmektedir.)
5. Zehravi (936-1013): Endülüs'te
(İspanya) yaşamış kimyager ve cerrahtır. Cerrahinin Babası kabul edilir. Et-Tasnif
isimli eserinde; hastalıkları, tedavileri, ilaçları, her hastalık için alınması
gereken besinler ve ilaçları, cerrahi açıklamalar ve cerrahi aletleri resimli
olarak tanıtmaktadır. Bu icat ettiği cerrahi aletlerden bazıları günümüzde de
kullanılmaktadır.
6. İbni Sina(980-1037): Tıp, astronomi, felsefe gibi birçok alanda
çalışmış Tıpta öne çıkmıştır. Avrupa'da Avicenna olarak bilinir. 14 ciltlik
El-Kanun Fi’t-Tıp adlı eseri Avrupa üniversitelerinde yüzlerce yıl ders kitabı
olarak okutulmuştur.
ÖRNEK SORU: Müslüman âlimlerden 5 tanesini çalıştıkları bilim
dalıyla birlikte yazınız.
İlmi
Faaliyetlerin Diğer Medeniyetlere Etkileri
Müslümanların
ilmi faaliyetlerinin ayırt edici özellikleri şunlardır;
1)
Evrensellik: Müslümanlar;
insanlığa ait birikimi, tercüme yoluyla alıp kullanmıştır.
2)
Metodik Çalışma: Müslümanlar;
bilgiye ulaşmak için deney, gözlem ve teoriyi birlikte kullanmıştır.
3)
Akli ve Bütüncül Tavır: Bilimsel
araştırmalarda akıl ve dini bütün olarak görmüşlerdir.
4)
Ahlaki Tavır: Görüşlere
saygılı olmuşlardır, bilgiyi aldığı kaynağı belirtmişlerdir.
ÖRNEK SORU: Müslümanların ilmi faaliyetlerinin ayırt edici
özellikleri nelerdir?
İslam Dünyasındaki İlmi Gelişmeler Aşağıdaki Siyasi Olaylardan Olumsuz Etkilenmiştir.
1)
Haçlı Seferleri
2)
Moğol İstilası
3)
Endülüs’ün (İspanya'nın) Müslümanların
elinden çıkması
ÖRNEK SORU: İslam dünyasındaki ilmi gelişmeleri olumsuz etkileyen olayları yazınız.
NOT:
İslam dünyasındaki ilmi ve teknolojik gelişmeler; Anadolu, Kuzey Afrika ve
Endülüs üzerinden Avrupa'ya aktarılmaya başlanmıştır. Bu aktarım sonucunda
Avrupa'da Coğrafi Keşifler, Rönesans, Reform gibi ilmi ve teknolojik gelişmeler
yaşanmıştır.
Müslümanların
dünya bilim tarihine etkileri ve katkıları şunlardır
1)
İlmi birikimin korunup geliştirilmesini
sağlamışlardır
2)
İlmin yeryüzüne dağılmasını
sağlamışlardır.
3)
Yeni ilim dalları buluşlar ve eserler
ortaya koymuşlardır.
ÖRNEK SORU: Müslümanların dünya bilim tarihine katkıları
nelerdir?
İLİM KURUMLARI
Hz
Peygamber İslam'ı kabul eden insanlara Eğitimciler göndermiştir anne babalara
çocuklarına yüzme ok atma binicilik hesap soy bilgisi yabancı dil ve Kur'an
okuma alanlarında eğitim vermelerini tavsiye etmiştir.
İslam
Kültür ve medeniyetindeki ilim kurumları şunlardır;
1)
Mescitler
2)
Kütüphaneler
3)
Medreseler
4)
Rasathaneler
5)
Mektepler
6) Müzeler
1. Mescitler: Hz Peygamber, Medine'de Mescid-i Nebevi
içerisinde Suffe Mektebi’ni kurarark ilim öğrenmek isteyen sahabelere özel bir alan
ayırmıştır. Mescitlerde bugün de Kur'an-ı Kerim ve dini konular
öğretilmektedir.
2. Kütüphaneler: Kitaplar aracılığı ile bilginin saklanmasını,
korunmasını ve gelecek nesillere aktarılmasını sağlarlar. Abbasiler döneminde
kağıt imalatı öğrenilmiş ve kitap yazımı artmıştır. Bağdat'ta Beytül Hikme,
Samarra'da Hizanetül Hikme adıyla büyük kütüphaneler kurulmuştur. Endülüs'te de
çok sayıda kütüphane vardır. Devlet adamları önemli merkezlere kitaptan anlayan
memurlar göndererek kendilerinde olmayan kitapları satın alır ya da kopyasını
yaptırırlardı. İstanbul'da Süleymaniye Kütüphanesi bugünün en büyük Yazma
Eserler kütüphanesidir.
3. Medreseler (Üniversiteler): Nizamül Mülk'ün 1065'te
Bağdat'ta Kurduğu Nizamiye Medresesi İslam ülkelerindeki yüksek öğretime ders
programı getiren ilk eğitim kurumudur. Anadolu'da Selçuklu döneminde Konya,
Kayseri, Sivas, Erzurum gibi pek çok yerde medrese açılmıştır. Fatih Sultan
Mehmet Sahn-ı Seman Medresesi’ni (İstanbul Üniversitesi), Kanuni Sultan
Süleyman, Süleymaniye Medresesini yaptırmışır. Müslümanların tıp ilmi Avrupa’ya
İspanya'daki Solerna Tıp Okulu ile aktarılmıştır. Oxford, Cambridge gibi büyük
üniversitelerde Arapçadan Avrupa dillerine tercüme merkezleri kurulmuştur.
4 Rasathaneler (Gözlemevi): Astronomik
gözlem yapmak için kullanılan özel binalara Rasathane denir. Rasathaneler ilk
kez İslam coğrafyasında kurulmuştur. Buralarda astronomi eğitimi uygulamalı
olarak erilmekteydi. Örnek: Semerkant Rasathanesi
5. Mektepler (Okullar): İslam
Kültür ve Medeniyetinde Emeviler ve Abbasiler Döneminden itibaren okuma, yazma
ve Kur'an öğretimi için okullar kurulmuştur. Bu okullar; Karahanlılar,
Selçuklular ve Osmanlılarda Sıbyan mektebi ismini almıştır. Osmanlılar zamanla
bu mekteplere Mahalle Mektebi, Taş Mektep hocalarına da Muallim ismini
vermiştir.
6 Müzeler: İlmi ve teknolojik gelişmelerin korunduğu
sergilendiği yerlerdir. Topkapı Sarayı'nın bahçesindeki (Gülhane Parkı) Has
ahırlar bölümünde 2008 yılında Prof. Dr. Fuat Sezgin tarafından İstanbul İslam
Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi kurulmuştur. Burada dönemlerinin özgün
icatları olan aletler birebir aslına uygun bir şekilde yeniden imal edilmiş ve
sergilenmektedir.
ÖRNEK SORU: İslam Kültür ve medeniyetindeki ilim kurumlarını
yazarak kısaca açıklayınız.
5. ÜNİTE SANAT
Sanat
ve Sanatın Kapsamı
Sanat;
duygu, düşünce, örf, adet, inanış ve düşünceleri çeşitli malzeme, araç, teknik
ve yöntemler kullanarak gören ve işitenlerde hayranlık uyandıracak bir ahenkle
ortaya koymaktır.
Hz.
Peygamber “Allah güzeldir, güzeli sever.” hadisi ile sanatı teşvik eder.
İslam
Kültür Ve Medeniyetinde Sanat Anlayışı
Müslüman
sanatçı, güzelliği yarattığına değil keşfettiğine inanır. Ona göre eserler,
Allah'ın Cemal sıfatının birer göstergesidir.
İslam
sanatının özellikleri şunlardır;
1)
Dünya görüşü tevhiddir.
2)
İşlevseldir: İslam sanatı toplumu
maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar.
3)
Tekamül esastır: Yani en iyi ve güzele
ulaşma çabası esastır.
4)
Bir ahlak anlayışı vardır: Müslüman
sanatkar kibirden uzaktır ve Allah'ın kendisine verdiği ilham ve kabiliyet için
şükreder.
5)
Soyutlama (üsluplaştırma) esastır: Kur'an-ı
Kerim'de tasvir ile ilgili açık bir yasak yoktur. Hadislerde ise tasvir (resim-heykel)
hoş görülmemiştir. Müslüman sanatkar bu sebeple tabiatı olduğu gibi kopyalamaz.
Tabiatta gördüklerini soyutlama yoluyla şematik birer desen, motif haline
getirir. Örnek: Minyatür sanatı.
Dil
ve Edebiyat
Kur'an'ın
indirildiği dönemde edebiyat gelişmişti. Şairler toplumda yüksek bir mevkiye
sahipti. Şiir yarışmalarında 1. gelene ödül verilir, şiirleri Kabe duvarlarına
asılırdı.
İslamiyet
etkisinde gelişen Türk edebiyatı Karahanlılar devrinde Yusuf Has Hacip'in kaleme
aldığı Kutadgu Bilig adlı eser ile başlamıştır.
Nefsi
Arındırma ahlakı güzelleştirme ve bu yolla Allah'a ulaşma düşüncesine tasavvuf
denir X. Yüzyıldan sonra tekkeler çevresinde dini tasavvufi halk edebiyatı
doğmuştur. Örnek: Yunus Emre, Şeyh Galip
İslam
edebiyatının kollarından biri de Divan şiiridir. Örnek: Fuzuli, Baki
Mimari
Namazın
cemaatle kılınması tavsiyesi camiyi, bedensel temizlik zorunluluğu hamamı,
yolcuya hizmet ilkesi Han ve Kervansarayı, ilme verilen değer medreseyi, nefis
terbiyesi tekkeyi meydana getirmiştir.
İslam
mimarisi üçe ayrılır;
1)
Dini mimari
2)
Sivil mimari
3)
Askeri mimari
1)
Dini mimari: Yeryüzünde
ibadet amacıyla yapılan ilk mimari yapı Kabe’dir. Peygamberimiz Medine'ye
hicret ettiğinde Mescid-i Nebevi'yi inşa etmiştir.
Fetih
Camii: Fethedilen şehirlerde açılan ilk camiye denir.
Ulu
Cami (Cami-i Kebir): Şehrin merkezindeki büyük camiye denir.
Selatin
Cami: Osmanlı Sultanlarının veya Sultan Annelerinin inşa
ettirdikleri camilere denir.
Namazgah:
Çeşme başında yolcuların gelip geçerken namaz kılmaları için
yapılan üstü açık mescitlere denir.
Cami
mimarisi; avlu, şadırvan, mihrap, minber, vaaz kürsüsü, minare ve mahfil gibi
unsurlardan meydana gelmiştir.
Mihrap:
İmam'ın namaz kıldırdığı yerdir.
Minber:
İmamın hutbe okuduğu yerdir.
Mahfil
(Maksure): Camide hükümdar ve maiyeti için ayrılan
yerdir.
Not1: İlk Minare Fusat'taki Amr Bin As
Camisi'nde yapılmıştır.
Not2:Osmanlı'da
birden fazla Minare ve Şerefe sadece Sultanlar ve Sultan Anneleri tarafından
yaptırılan Selatin camilerinde kullanılabilir.
Türbe:
Önemli kişilerin mezarları üzerine inşa edilen yapılardır. Osmanlı'dan
önce Kümbet adıyla anılırdı. Örnek: Bursa’da Yeşil Türbe, İstanbul'da Eyüp
Sultan Türbesi, Hindistan'da Tac Mahal, Kayseri’de Döner Kümbet.
2)
Sivil mimari: Ev, medrese (üniversite), Sıbyan Mektebi (ilkokul), kütüphane darüşşifa(hastane), İmaret (aşevi),
Çeşme (Sebil), Kervansaray (yolcuların konaklaması için yol üzerine kurulan
Dinlenme Tesisi tarzı yerler), köprü ve Külliye sivil mimari unsurlarıdır.
Külliye:
Toplumun ihtiyaç duyduğu cami, okul, hamam, kütüphane, aşevi, medrese, Çarşı ve
benzerinin bir arada yapılmış haline denir. Örnek: Süleymaniye Külliyesi
3)
Askeri mimari: Ordugahlar,
ribatlar (sınır kaleleri), kaleler, surlar, tabyalar (bir yeri savunmak için
yapılmış müstahkem yer), okmeydanları, gözetleme ve haberleşme kuleleri askeri
mimarinin başlıca unsurlarıdır.
Güzel Sanatlar
1) Hüsn-i Hat (Hat): Arap harfleri ile güzel yazı yazma sanatıdır. Hatla uğraşanlara Hattat denir. Önemli hattatlar; Amasyalı Şeyh Hamdullah, Karahisari, Hafız Osman. II. Beyazıt, IV.Murat, III. Ahmet, II. Mahmut, Abdülmecit ve Mehmet Reşat Hattat sultanlardandır.
Tezip: Altınlamak anlamına gelir. Kitap süsleme sanatlarında biridir. Bu sanatla uğraşanlara müzehhip denilir. Kur'an-ı Kerim'in ilk sayfalarındaki süslemeler tezhip örneğidir.
3)
Ebru: Su
üzerine damlatılan boyalar aracılığı ile yapılan resmin kâğıda aktarılmış
halidir. Çin'den dünyaya yayılmış bir
sanattır.
4) Minyatür: El yazması kitapların metinlerini resim yoluyla açıklamak için yaptırılmıştır. Minyatür yapan sanatçıya Musavvir ya da Nakkaş adı verilir. Nakkaş Osman, Matrakçı Nasuh, Levni önemli minyatür ustalarıdır.
5)
Kaşi (Çini): Çinlilere
izafeten Çin isminden türetilmiştir. Çini sanatını Uygur, Gazne ve Karahanlı
gibi Türk devletleri ilk defa kullanmıştır. Osmanlı döneminde çiniciliğin
merkezi İzmit ve Kütahya'dır. İstanbul'daki Sultan Ahmet Camii mavi renkli
çinileri sebebiyle yabancılar tarafından The Blue Mosque (Mavi Cami) adıyla
anılmaktadır.
6)
Ahşap Sanatı: Ahşabın
oyma, kakma ve geçme (Kündekari) tekniklerle işlenmesi ile oluşur.
Kapı,
pencere, minder, vaaz kürsüsü, rahle gibi eşyalar ahşap sanatı ile
yapılmaktadır.
7)
Ciltçilik:
Yazma ve matbu
eserlerin muhafazası için yapılan kitap kaplamasına cilt, bu işle uğraşanlara
mücellit denir. Cilt yapımında başta deri olmak üzere keten, ipek ve kadife
gibi kumaşlar kullanılır.
8)
Kumaş Sanatı: Kâbe örtüsü, bayrak, sancak gibi nesneler
özel kumaşlardan hazırlanmıştır.
9) Halı Sanatı: Halı ve kilim, mescit, saray ve evlerde zemin döşemesi olarak kullanılmıştır.
Taş İşçiliği: Minareler, mezar taşları, anıtsal giriş kapılarındaki taş işçiliğinde genellikle yazı, bitki şekilleri, geometrik desenler kullanılmıştır.
11 Maden
Sanatı: Maden, hayatın her
alanında kullanılır. Madenî eşyaların üzerine yaprak, nar, lale ve selvi gibi
bitkisel süslemeler yapılmıştır.
Yazı mı Tu(ğ)ra mı? (OKUMA
PARÇASI) Osmanlı zamanındaki
madenî paraların bir yüzünde yazı, diğer yüzünde ise dönemin padişahına ait
tuğra bulunurdu. Dolayısıyla günümüzde bir deyim hâline gelen “Yazı mı tura
mı?” ifadesinin aslı, “Yazı mı tuğra mı?”dır. |
MUSİKİ
Musiki
makamlarının hangi hastalığın şifasında etkili olduğu konusunda Müslüman
alimlerce birçok araştırma yapılmıştır. Musiki alanında ilk ciddi çalışmalar
Kindi, Farabi ve İbni Sina gibi âlimler tarafından yapılmıştır. Örnek:
Farabi’nin Kitabü’l-Musiki el-Kebir isimli eseri.
Kur’an ve Musiki: Kur’an tilaveti
musiki olarak değerlendirilmemiştir. Ancak “...Kur’an’ı ağır ağır, tane tane oku.” (Müzzemmil Suresi, 4. Ayet) ayeti ve“Kur’an’ı
sesinizle süsleyiniz. Hadisi vardır.
Ezan: İmam ve müezzinlerin güzel sesli ve
musiki bilgisine sahip olmaları tercih edilmiştir.
Dinî Musiki (Cami-Tekke Musikisi): Cami
musikisi enstrümana yer vermeden, yalnızca insan sesi üzerinden icra edilir.
Tekke musikisinin icrasında ise ney, def gibi enstrümanlar kullanılır.
Bayram
günlerinde okunagelen bayram tekbiri Buhurizade Mustafa Itri Efendi tarafından
bestelenmiştir.
Askeri Musiki: Mehter, dünyanın en eski askerî bandolarından
biri olarak kabul edilir. Mehter takımı, savaş zamanında askerlere cesaret
vermek ve düşmana korku salmak amacıyla orduyla birlikte sefere çıkardı.
ÜNİTEDEN
ÇIKARILABİLECEK SORULAR
1) Sanat
nedir? Açıklayınız.
2) İslam sanatının özellikleri nelerdir?
3)Tasavvuf nedir? Tasavvuf şairlerine
örnek veriniz.
4) İslamiyet etkisinde gelişen Türk
Edebiyatı hangi eserle başlar?
5)Sivil mimari nedir? Örnekler verip
açıklayınız.
6) Dini mimari nedir? Örnekler verip
açıklayınız.
7) Askeri mimari nedir? Örnekler verip
açıklayınız.
8) Bu notta yer alan tüm terimler soru olabilir. Açıklamalarını bilelim.(Külliye, Selatin Cami, Tezhip…)
9) Cami hangi unsurlardan meydana gelir? Unsurları yazıp kısaca açıklayınız.
10) İslam Kültür ve Medeniyetindeki güzel sanatlardan beş tanesini yazıp açıklayınız.
6.ÜNİTE
ŞEHİR
ŞEHİRLEŞMENİN
TARİHÇESİ:
ŞEHİR: Şehir Farsça bir kelimedir. Çalışabilecek
yaştaki nüfusun çoğunun ticaret, sanayi, yönetim gibi çok sayıda etkinlikleri
gerçekleştirdiği büyük yerleşim yerine şehir denmektedir.
Kur’an’da Mekke, Ümmülkura/şehirlerin anası olarak geçer. Burası
ilk yerleşilen yerdir. Kâbe’nin etrafında Mekke şehrinin, Orta Çağ Hristiyan şehirlerinde
kilisenin şehrin merkezinde yer alması, dinlerin şehirlerin kurulup
gelişmesinde etkili olduğunu gösterir.
İlk
şehirler, su kaynakları, kıyılar, verimli ovalar, ulaşım ve güvenlik yönünden
sorunsuz bölgelerde ortaya çıkmıştır.
ÖRNEK SORU: Şehir nedir? Açıklayınız.
ÖRNEK SORU: Şehirler genelde nerelerde kurulmuştur?
Şehirlerin Kurulma
Sebepleri:
Şehirler,
askeri, ekonomik ve siyasi nedenlerle kurulmuştur. Ülke sınırlarını koruma
ihtiyacı garnizon şehirlerin, ekonomik amaçlar ise sanayi şehirlerinin ve
kıyılarda liman şehirlerinin kurulmasına yol açmıştır. Bir bölgenin savaş,
salgın hastalık veya depremler nedeniyle harap olması yeni şehirlerin ortaya
çıkmasını sağlar.
ÖRNEK SORU: Şehirlerin Kurulma Sebeplerini yazınız.
ŞEHİR VE MEDENİYET
İLİŞKİSİ
Medine
kelimesi şehir anlamına gelmektedir. Medeni, şehirli; medeniyet de şehirli
hayat anlamındadır.
Şehrin
imkânları daha geniştir. Sanat, edebiyat, mimari, bilim, musiki ve
zanaat
gibi faaliyetleri yapmak isteyenler burada çalışma imkânı bulur. Ortaya çıkan
nitelikli ürünlerin, toplum tarafından anlaşılıp takdir edilmesiyle şehir,
medeniyetin geliştiği bir yer hâline gelir.
ÖRNEK
SORU: Medeniyet neden şehirde daha çok gelişir? Anlatınız.
ŞEHiR VE ÖZELLiKLERi
İslamiyet’le
birlikte şehircilik alanındaki ilk düzenleme: Resulü Ekrem (sav) tarafından hicretten
sonra kendisine nispetle Medinetü’n-Nebi adını alan Yesrib’de yapılmıştır.
Medine,
Basra, Kufe, Bağdat, Fustat gibi şehirler, doğrudan Müslümanlar tarafından kurulmuştur.
ÖRNEK
SORU: Müslümanlar tarafından kurulmuş şehirleri yazınız.
Şehrin Düzeni ve Fiziki
Unsurları
Yöneticilerle
halk aynı mahalleyi ve sokağı paylaşır. Şehrin fiziki yapısında yer alan
camiler, mezarlıklar, sebiller, hamamlar, çeşmeler, evler ve sokaklar,
Müslümanların dinî hayatı gözetilerek oluşturulur. İhtişamlı yapılar, şehrin
merkezî yapısı olan camilerdir. Günlük işler sabah ve akşam namazı vakitleri
arasında bitirilir.
Bir Şehrin Fiziki
Yapısındaki Unsurlar;
1) Dinî merkez: Mabet, İslam şehrinin merkezidir. Kâbe bunun
en belirgin örneğidir.
2) Ekonomik Merkez/Çarşı/Pazar:
İslam şehirlerinde çarşı, Hz. Peygamber’in
Medine’de yerini bizzat tespit etmesi örnek alınarak merkezdeki caminin hemen
yakınında kurulmuştur.
3) Yönetim merkezi: √
4) Mahalle: Şehrin temel birimidir. İslam şehrinin küçük
bir modelidir. Bir mahallenin merkezinde yer alan mescit/cami bazen o
mahallenin adı olmuştur. Ör: Koca Mustafa Paşa
5) Ev: √
6)
Hamam: İslamiyet’in
temiz olmayı emretmesi sebebiyle hamamlar şehrin merkezî bölgelerinde camiyle
birlikte kurulmuştur.
7)
Mezarlık: Mezarlıklar,
insanlara ölümü hatırlatması için yol kenarlarına kurulmuş bu haliyle hayatın
içinde yer almıştır.
8)
Yol: Yollar,
şehrin merkezindeki camide kesişir. Çıkmaz sokaklar, çocukların güven içinde
oynayıp sosyalleşmesini sağlar.
ÖRNEK SORU: Bir şehri oluşturan unsurlar nelerdir? Yazıp açıklayınız.
ÖRNEK SORU: Bir şehrin fiziki yapısındaki unsurlar nelerdir?
Yazıp açıklayınız
İslam
Medeniyetinin Beşiği Olan Şehirler
Mekke, Medine, Kudüs, Kahire, Bağdat,
Kurtuba, İstanbul
ŞEHİR |
YER
ALDIĞI ÜLKE |
ÖNE
ÇIKAN ÖZELLİKLERİ |
MEKKE |
SUUDİ
ARABİSTAN |
Dağların arasındaki susuz bir vadide
kurulmuş, zemzem ile hayat bulmuş, Kâbe’nin inşasıyla ile birlikte şehre
dönüşmüştür. Allah’a (cc) kulluk maksadıyla inşa edilen ilk mabet;
Müslümanların kıblesi; Hac ve Umre’de tavaf
edilen Kâbe buradadır. Hz. Peygamber’e ilk vahiy burada gelmiş. İslam burada
doğmuştur. |
MEDİNE |
SUUDİ
ARABİSTAN |
Hz. Peygamber’in hicret ettiği, İslam Devleti’ni kurduğu, Ensar
ve Muhaciri kardeş ilan ettiği, içinde kılınan namazlara kat kat sevap
verilen Mescid-i Nebevi’nin bulunduğu yerdir. Hz. Peygamber burada vefat
etmiş ve defnedilmiştir.(NOT: Mekke ile Medine’ye Haremeyn adı verilmiştir.) |
KUDÜS |
FİLİSTİN |
Kudüs; İslamiyet, Yahudilik ve
Hristiyanlık tarafından kutsal kabul edilen bir şehirdir. Müslümanların ilk
kıblesi olan Mescid-i Aksa buradadır. İsra ve Miraç mucizesinde önemli bir
yerdir. Hz. Ömer Dönemi’nde savaşsız Müslümanlara geçmiştir. 1918’de
İngilizler tarafından işgal edilen Kudüs’ün Yahudilere ait olması için
çalışılmaktadır. |
BAĞDAT |
IRAK |
Abbasi halifesi Ebu Cafer Mansur
tarafından kurulmuştur. Bağdat, Beytül- Hikme gibi medreseleriyle Orta Çağ’da
çok önemli bir ilim, kültür merkeziydi. 1258’de Moğollar tarafından
20.yüzyılda da Avrupalılar tarafından işgal edilerek halkı, âlimleri,
eserleriyle tüm birikimi yok edilmiş ve sömürülmüştür. |
KAHİRE |
MISIR |
Mısır’ın fethinden sonra Hz. Ömer
tarafından askeri şehir olarak kurulan Fustat şehri 10. Yüzyıldan itibaren
Kahire olarak isimlendirilmiştir. Baharat Yolu üzerindedir. Bağdat, Moğollar
tarafından İstila edilince, Abbasi halifeleri Kahire’ye gelmiş ve Kahire
İslam âleminin dinî merkezi olmuştur. |
KURTUBA |
İSPANYA |
İspanya’dadır. 711 yılında Tarık bin Ziyad
tarafından fethedildi. Endülüs Emevi Devleti’nin başkentidir. Orta Çağ’da
Avrupa’da İslam medeniyetini temsil eden bir ilim ve sanat merkeziydi.
1236’da Kastilya Kralı tarafından Müslümanların elinden alındı. |
İSTANBUL |
TÜRKİYE |
Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan
bir konumdadır. Roma İmparatoru Konstantin tarafından 330 yılında kurulan
İstanbul; Ortodoksluğun merkezidir. Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet
burayı fethederek başkent yapmıştır. Halifelik Osmanlı’ya geçtikten sonra
İslam dininin merkezi olmuştur. Orta Çağ ve Yeni Çağ boyunca ilim, sanat ve
ticaretin merkezidir. |
Günümüzde Şehir: Sanayi İnkılabı ile
birlikte, kamu binaları, iş merkezleri, sanayi tesisleri, cadde ve meydanlar,
müzeler, sinema ve tiyatrolar şehirlerin yeni eserleri olmuştur. İslam
toplumları Sanayi İnkılabı’yla Batılıların maddi ve manevi istilasına
uğramıştır. Günümüzde şehirler güvenlik, barınma, işsizlik, fakirlik gibi pek
çok sorunla boğuşmaktadır.
ÖRNEK SORU: ……………… şehri
hakkında bilgi vererek İslam Kültür ve Medeniyeti için önemini yazınız.
7.ÜNİTE
İSLAM
KÜLTÜR VE MEDENİYETİNİN BUGÜNÜ VE GELECEĞİ
İSLAM KÜLTÜR VE MEDENİYETİ ÜZERİNE YAPILAN ARAŞTIRMALAR
İslam kültür ve medeniyeti üzerine
İslam âleminde ve Batı dünyasında çalışmalar yapılmış ve yapılmaya devam
etmektedir.
İslam Kültür ve Medeniyeti Üzerine Araştırma Yapanlar ve Eserleri: İslam
kültür ve medeniyeti üzerine yapılan araştırmaların amacı, İslam toplumlarına
ait birikimin tespiti, İslam kültür ve medeniyetinin yeniden ihyası
çalışmasıdır.
İslam
kültür ve medeniyeti hakkında Müslüman araştırmacılar tarafından yazılan
eserlerden bazıları şunlardır:
1) Şemseddin
Sami, Medeniyyet-i İslamîyye (İslam
dünyasında yayımlanan ilk eser)
2) Gaspıralı İsmail Bey, Medeniyyet-i İslamîyye
3) Tahiru’l-Mevlevi, Müslümanlığın Medeniyete Hizmetleri
4) İsmail Hami Danişmend, Garp Menba’larına Göre İslam Medeniyeti
5) Nurettin Topçu, Kültür ve Medeniyet
6) Sezai Karakoç, Düşünceler
7) Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa
İslam Kültür ve Medeniyeti Üzerine Araştırma Yapan Kurum ve
Kuruluşlar: Üniversiteler, bilim
insanları, devlet adamları, sivil toplum kuruluşları.
Örnek:
İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM), İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma
Merkezi (IRCICA)
Şarkiyatçıların İslam Kültür ve Medeniyeti Üzerine Yaptığı
Çalışmalar:
Şarkiyat,
Batılı araştırmacılar tarafından doğu ülkelerinin din, dil, tarih, kültür ve
medeniyetleri üzerine yapılan araştırmaları kapsayan bilim dalıdır.
Şarkiyatçılık, oryantalizm ve doğu bilim olarak da isimlendirilir. Bu alanda
çalışan araştırmacılara oryantalist veya müsteşrik denilir. Batılılar Doğu’ya
hâkim olmak için onu araştırmak istemişlerdir.
Avrupa’da
İslam araştırmaları XII. yüzyılda başlamıştır. Kur’an-ı Kerim ilk defa XII.
yüzyılda Latinceye tercüme edilmiş ve ilk Latince-Arapça sözlük hazırlanmıştır.
Müslümanlar hakkında XIX. ve XX. yüzyıllarda altmış bine yakın kitabın
yazıldığı tahmin edilmektedir. Şarkiyatçılar, K.Kerim’i ve Peygamberimizi (sav)
tanımlarken kasıtlı tahrifatlar yapmışlardır.
İslam
kültür ve medeniyeti hakkında şarkiyatçılar tarafından yazılmış ve Türkçeye
tercüme edilmiş eserlerden bazıları şunlardır:
1)
Hamilton A. R. Gibb, İslam Medeniyeti
2)
Theodor
Nöldeke, Kur’an Tarihi
3)
Ignaz
Goldziher, İslam Tefsir Ekolleri
İslam Kültür ve Medeniyetinin Gelişmesini Amaçlayan Düşünce
Akımları: Cemalettin Afgani, Muhammed İkbal, Mehmet
Akif, Hasan Benna, Seyyid Kutup, Mevdudi, Necip Fazıl ve Alia İzzetbegoviç gibi
birçok şahsiyet, düşünce ve hareket öncüleri olmuşlardır. Müslüman toplumlar,
batılı sömürgecilere karşı farklı ülkelerde antisömürgeci bir mücadeleye
girişmişlerdir.
İslam Kültür ve Medeniyetinin Gelişmesini Amaçlayan Sosyal ve
Ekonomik Faaliyetler: Vakıf, dernek, eğitim öğretim
kurumları ve ibadethaneler, İslami kimliğin korunmasını sağlamış. Müslümanlar,
İslam İş Birliği Teşkilatı gibi uluslararası örgütler kurmuşlardır.
İslam Kültür ve Medeniyetinin Gelişmesini Amaçlayan İlmî Çalışmalar:
XX. Yüzyılın ortalarından itibaren yazılan eserler, tercümeler
yoluyla Müslümanların birbirinden uzak olduğu bölgelere kadar yayılmış,
etkileşime yol açmıştır.
İSLAM KÜLTÜR VE MEDENİYETİNİN DİĞER MEDENİYETLERE
ETKİSİ
Batı
Roma İmparatorluğu Kavimler Göçü ile yıkılınca dünyaya İslam medeniyeti yön
vermeye başlamıştır. Müslümanlar, fethettikleri coğrafyalarda yaşayan
insanların din ve inançlarına müdahale etmemiştir. İstanbul’un fethi sonrası Fatih Sultan
Mehmed’in Patrikhane’ye dokunmaması Darülaceze’de cami, havra ve kilisenin bir
arada bulunması bunun en güzel örneklerindendir.
İSLAM KÜLTÜR VE MEDENİYETİNİN BUGÜNÜ VE GELECEĞI:
MANEVİ VE MADDİ İMKÂNLAR
İslam
kültür ve medeniyeti, Medine Dönemi’nde gelişmiş, Abbasiler Dönemi’nde olgunlaşarak
Endülüs üzerinden Avrupa’yı aydınlatmıştır. Doğu’da Selçuklu ve Osmanlı mirası
ile iz bırakmıştır. Çeşitli dönemlerde işgallere, zulme ve esarete uğrasalar da
inançlarından kopmamışlardır. İnsanlık, Batı medeniyetinin teknolojik
üstünlüğünün müreffeh toplum oluşturmaya yetmediğini ve insanlığı bunalıma
sürüklediğini yaşayarak görmüştür.
VEDA HUTBESİ
(9 Zilhicce l0 / 8 Mart 632 Cuma)- Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.v.)’in vefat ettiği sene ilk
ve son haccında Hacca gelen Müslümanlara yaptığı konuşmadır. Müslümanlar için veda
konuşması, son uyarılar, vasiyet niteliğindedir.
Hamd
Allah’a mahsustur. O’na hamdeder, O’ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet
ederse, artık onu kimse saptıramaz. Sapıklığa düşürdüğünü de kimse hidâyete
erdiremez. Şehâdet ederim ki; Allah’dan başka ilâh yoktur. Tektir, eşi ortağı,
dengi ve benzeri yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve
Rasûlüdür.
Hz Peygamber, Allah’a hamd ve
senâdan sonra şöyle buyurdu:
Ey
insanlar! Bilmiyorum, belki de bugünden sonra burada sizinle bir daha
buluşamayacağım. Allah’ın rahmeti bugün sözümü işitip onu iyice kavrayanların
üzerine olsun! Benim bu sözlerimi burada bulunanlar bulunmayanlara bildirsin.
Olabilir ki bildirilen kimse burada bulunandan daha iyi anlar ve itaat eder.
Ey
insanlar! Biliniz ki rabbiniz birdir, atanız da birdir. Bütün insanlar Âdem’den
gelmiş, Âdem de topraktan yaratılmıştır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın
Arap’a, beyazın siyaha, siyahın da beyaza hiçbir üstünlüğü yoktur. Allah
katında üstünlük ancak takvâ iledir.
Biliniz
ki bu şehriniz Mekke, bugününüz arefe ve bu ayınız zilhicce nasıl mukaddes ve
dokunulmaz ise mallarınız ve canlarınız da aynı şekilde dokunulmazdır. Câhiliye
devrindeki her türlü faiz kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Fakat ana
paranız sizindir. Ne haksızlık edin ne de haksızlığa uğrayın. Kaldırdığım ilk
faiz amcam Abbas b. Abdülmuttalib’in faizidir. Câhiliye devrinin kan davaları
da kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası akrabalarımdan Rebîa b. Hâris b.
Abdülmuttalib’in oğlu Âmir’in kan davasıdır.
Ey insanlar! Kadınların haklarına
riayet etmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz
kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız. Onların namus ve iffetini Allah
adına söz vererek helâl edindiniz. Dikkat edin! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız
olduğu gibi onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin onlar üzerindeki
hakkınız iffet ve namuslarını korumalarıdır. Kadınların sizin üzerinizdeki
hakları geleneklere uygun biçimde yiyecek ve giyeceklerini sağlamanızdır.
Kadınlar hususunda Allah’tan korkun ve onlara en iyi şekilde davranın.
Ashabım!
Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden saltanat ve nüfuz kurma ümidini
ebediyen kaybetmiştir. Fakat size yasakladığım şeyler dışında küçük gördüğünüz
şeylerde şeytana uyarsanız bu da onu sevindirir ve cesaret verir. Sözümü iyi
dinleyin ve belleyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Bir Müslümanın malı
rızası olmadan diğer bir Müslümana helâl olmaz. Sakın zulmetmeyin. Herkes ancak
kendi işlediği suçtan sorumludur. Baba oğlunun, oğul da babasının suçundan
sorumlu tutulamaz. Allah her vârisin mirastan payını tayin etmiştir. Artık bir
vârisin diğer mirasçıları mahrum edecek şekilde vasiyette bulunulması helâl
değildir.
Çocuklar
babalarından başkasına nisbet edilemez. Ödünç alınan şeyler sahibine geri verilmelidir.
Yararlanılmak üzere alınan şeyler de sahiplerine iade edilmelidir. Borçlar
ödenmelidir. Birinin borcunu üstlenen kefil de o borcu ödemelidir. Kimin
yanında bir emanet varsa onu sahibine iade etsin. Rabbiniz olan Allah’tan
sakının, O’na kulluk edin. Beş vakit namazınızı kılın. Ramazan ayında oruç
tutun, hac ibadetini yerine getirin, mallarınızın zekâtını gönül hoşluğuyla
verin. Yöneticilerinize Allah’ın kitabına uydukları sürece itaat edin ve
böylece rabbinizin cennetine girin. Benden sonra küfre ve sapkınlığa düşüp
birbirinizin boynunu vurmayın. Benden sonra hiçbir peygamber gelmeyecektir.
Ey müminler! Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı
sarıldığınız takdirde bir daha asla yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar Allah’ın
kitabı Kur’an’la peygamberinin sünnetidir.
Daha sonra
Resûlullah,
“Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar. O zaman ne
diyeceksiniz?” deyince ashab,
“Allah’ın risâletini tebliğ ettin, görevini yaptın, bize nasihatte
bulundun diye şahitlik ederiz” dediler.
Bunun üzerine
Resûlullah şehâdet parmağını semaya doğru kaldırdı, sonra da insanlara doğru
çevirip indirerek,
“Şahit ol yâ rab, şahit ol yâ rab, şahit ol yâ rab!” dedi.
KAYNAK: https://islamansiklopedisi.org.tr/veda-hutbesi,
(Müsned, VII, 307, 330, 376; Buhârî, “Ḥac”, 132, “Meġāzî”, 78;
Müslim, “Ḥac”, 147; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 56, 61; Tirmizî, “Tefsîrü’l-Ḳurʾân”,
10; İbn Mâce, “Menâsik”)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorumunuz denetlendikten sonra yayınlanacaktır.