15 Eylül 2025

10.SINIF TARİH DERSİ ÜNİTE ÖZETLERİ

 KAYNAK: https://ogmmateryal.eba.gov.tr (Etkileşimli Kitap)

1.ÜNİTE ÖZETİ

TÜRKİSTAN’DAN TÜRKİYE’YE (1040-1299)

Önemli Askerî Mücadelelerin Türk Tarihinin Seyrine Etkileri

 MÖ VIII. yüzyılda İskitler tarafından başlatılan Anadolu’ya yönelik Türk akınları, IV. yüzyılda Hunlar, VI. Yüzyılda da Sibir Türkleri tarafından devam ettirilmiştir.

 VII. yüzyılda Avar Türkleri, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’nun başkenti Konstantinopolis’i (İstanbul) kuşatmış ancak başarısız olmuştur.

 Türkiye Selçukluları Dönemi’nde yazılmış Türk-İslam kaynaklarında Romalılar ve Bizanslılar için Rum tabiri kullanılmış, Anadolu coğrafyası da Diyar-ı Rum şeklinde ifade edilmiştir.

 Türklerin “diyar-ı Rum (Roma ülkesi)” adıyla andıkları Anadolu, Malazgirt Zaferi’nden sonra Türk yurdu hâline gelmiştir.

 Batılı tarihçiler, 1148’de yapılan II. Haçlı Seferi sırasında Türk nüfusunun çok olduğuna ve Türkler tarafından büyük bir gayretle savunulduğuna şahit oldukları Anadolu için Türkiye (Turkhia, Turquia) ismini kullanmaya başlamıştır.

 Oğuz Yabgu Devleti’nde subaşı olan Selçuk Bey, yabgu ile anlaşmazlığa düşünce kendine bağlı kişilerle birlikte Cend şehrine gelmiştir.

 Burada Selçuk Bey, boyu ile birlikte İslamiyet’i kabul etmiş ve Samanoğulları, Karahanlılar, Gazneliler gibi üç güçlü Müslüman devlet arasında kaldı.

 Gazneli Devleti hükümdarı Sultan Mahmud, Selçuk Bey’in ölümünden sonra devletin başına geçen Arslan Yabgu’yu ve maiyetini hileyle yakalatıp Kalincar Kalesi’ne hapsetti (1025).

 Bu olaydan sonra ona bağlı Oğuzların bir kısmı dağılmış, diğerleri de Selçuk Bey’in torunları Tuğrul Bey ile Çağrı Bey’in etrafında toplanmıştır.

 1015-1021 yılları arasında Çağrı Bey’in yaptığı keşif seferleri ile Anadolu hakkında yeterince bilgi sahibi olan Tuğrul Bey, çareyi Türkmen boylarına Anadolu’yu hedef göstermekte bulmuştur.

 Selçuklular, Gaznelileri 1035’te Nesâ’da, 1038’de Serahs’ta mağlup ettiler.

 Oğuzlar, 1040 yılında Gaznelilere karşı yaptıkları Dandanakan Savaşı’ndan zaferle çıkarak Büyük Selçuklu Devleti’ni kurdular.

 Büyük Selçuklu Devleti Anadolu’nun fethi için yeni akınlar düzenlemiştir.

 Bu akınlar Doğu Roma İmparatorluğu’nda büyük bir rahatsızlığa neden olmuştur.

 Selçuklular, 18 Eylül 1048’de Erzurum civarındaki Pasinler Ovası’nda Rum, Ermeni, Gürcü ve Abaza kuvvetlerinden oluşan elli bin kişilik bir orduyu yenmiştir.

 Sultan Alp Arslan’ın tahta geçmesiyle birlikte Anadolu seferleri yeniden hız kazanmıştır.

 Çok sağlam surlara sahip olduğu için ele geçirilemeyeceği düşünülen Ani Kalesi Ağustos 1064’te fethedildi.

 1071 yılı, Anadolu’daki Türk varlığna son vermek isteyen Bizans İmparatoru Romanos Diogenes (Romen Diyojen), büyük bir ordu ile harekete geçti.

 İki ordu arasında yapılan Malazgirt Savaşı’nı Selçuklular kazandı.

 Malazgirt Zaferi’nin ardından Anadolu’nun kapıları Türklere açılmış ve Türkler gruplar hâlinde Türkistan’dan gelerek buraya yerleşmeye başlamıştı.

 Doğu Roma İmparatoru Manuel Comnenos (Manuel Komnen), 1176’da Fransız, Alman, İngiliz, Sırp, Macar, Gürcü, Kıpçak ve Peçeneklerden destek alarak büyük bir orduyla harekete geçti.

 Selçuklular büyük bir zafere imza atarak 17 Eylül 1176’da Miryokefalon Savaşı’nı kazandı.

 Bizans, Malazgirt Meydan Savaşı’ndan beri, 105 yıl gibi uzun bir süre taşımış olduğu Anadolu’yu Türklerden geri alma ümidini, Miryokefalon yenilgisinden sonra tamamen yitirmiştir.

Saltuklular (1072-1202)

 Ebu'l-Kasım Saltuk tarafından Erzurum ve çevresinde kurulan Anadoludaki ilkTürk beyliğidir.

 Ermeniler ve Gürcülerle mücadele etmişlerdir.

 Günümüzde Erzincan ili sınırları içinde bulunan Mama Hatun Külliyesi Saltuklular Dönemi'nde inşa edilmiştir.

Mengücekliler (1080-1228)

 Mengücek Gazi tarafından Erzincan ve çevresinde kurulmuştur.

 Gürcüler ve Rumlarla mücadele etmişlerdir.

 Anadolu'daki ilk külliye olan ve günümüzde Sivas ili sınırları içinde bulunan Divriği Ulu Cami Külliyesi'ni inşa etmişlerdir.

Artuklular (1102-1231)

 Artuk Bey tarafından Anadolu’nun doğu ve güneydoğusunda kurulmuştur.

 Hasankeyf, Mardin ve Harput merkezli üç kola ayrılmıştır.

 En uzun süre hüküm süren Anadolu beyliğidir.

 Dünyanın günümüze ulaşan en büyük kemer açıklığına sahip ilk taş kemerli köprü olan Diyarbakır'daki Malabadi Köprüsü, Artuklular tarafından inşa edilmiştir.

Danişmentliler (1080-1178)

 Danişment Gazi tarafından Sivas ve çevresinde kurulmuştur.

 Anadolu’da hüküm süren en güçlü Türk beyliğidir.

 Haçlılarla mücadele ederek Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında etkili olmuşlardır.

 Anadolu'daki ilk medrese olan ve günümüzde Tokat ili sınırları içinde bulunan Yağıbasan Medresesi bu dönemde inşa edilmiştir.

Çaka Beyliği (1081-1093)

 Çaka Bey tarafından İzmir ve çevresinde kurulmuştur.

 Çaka Bey, Anadolu'daki ilk Türk denizcisi olarak ilk Türk donanmasını kurmuş, Bizanslılarla mücadele etmiştir.

 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Türklerin Anadolu’da kurdukları güçlü hâkimiyete son verebilmek için İmparator Aleksi Komnen papadan yardım istedi.

Haçlı Seferlerinin Nedenleri

Dinî Nedenler

 Müslümanların hâkimiyetinde bulunan (Kudüs başta olmak üzere Urfa, Antakya vb. gibi) kutsal yerlerin, Hıristiyanlar tarafından geri alınmak istenmesi

 Fransa’da ortaya çıkan Kluni tarikatının Müslümanlarla savaşılması yönünde çalışmalar yapması

 Katolik kilisesinin Ortodoks kilisesi üzerinde hâkimiyet kurmak istemesi

 Papa II. Urban’ın seferlere katılacakların günahlarının affedileceğini ilan etmesi

Sosyoekonomik Nedenler

 Avrupa’da yoksulluk, açlık, topraksızlık gibi sorunlarla birlikte nüfus artışının yaşanması

 İktisadi açıdan zor durumda olan Avrupalıların Doğu’nun zenginliklerini ele geçirmek istemeleri

 Bazı soylu ve derebeylerin yeni topraklar kazanarak mali durumlarını daha da güçlendirmek istemeleri

 Avrupalıların Türklerin denetiminde olan İpek ve Baharat Yolu gibi doğudan gelen ticaret yollarını ele geçirmek istemesi

Siyasi Nedenler

 Malazgirt Savaşı sonrasında Türkler karşısında zor durumda kalan Bizans İmparatoru VII. Mihail Doukas’ın Avrupa’dan yardım istemesi

 Türklerin Anadolu, Suriye, Filistin ve Akdeniz bölgelerinden uzaklaştırılmak istenmesi

 Büyük Selçuklu Devleti’nde Sultan Melikşah’ın ölümünden sonra ortaya çıkan yönetim sorunlarını fırsat gören Avrupa ve Bizans’ın; bu durumdan yararlanmak istemesi

 Haçlılar geldiğinde Malatya’yı kuşatmakta olan I. Kılıç Arslan, kuşatmayı kaldırarak İznik’e geldi.

 Ancak kalabalık Haçlı kuvvetleri karşısında tutunamayarak Konya’ya çekildi.

I. Haçlı Seferi’nin (1096-1099)

 Sonunda Urfa, Antakya ve Kudüs Haçlıların eline geçti.

 İlk Haçlı kontluğunu Urfa’da kuran Haçlılar; Antakya’da kontluk, Kudüs’te krallık kurdular.

İkinci Haçlı Seferi (1147-1149)

 Büyük Selçuklu Atabeyi İmadeddin Zengi’nin Urfa’yı geri alması üzerine Fransa Kralı VII. Louis ve Alman Kralı III. Konrad tarafından düzenlenen sefer başarılı olmadı.

 Türkiye Selçuklu Sultanı I. Mesut ve Zengiler Haçlılara engel oldu.

 Bu başarısızlık, Haçlıların itibarına büyük bir darbe vurdu. II. Haçlı Seferi’nin başarısızlığı, İslam dünyasının kendisine güvenmesini sağladı.

Üçüncü Haçlı Seferi (1189-1192)

 Selahattin Eyyubi’nin Hittin Savaşı (1187) ile Kudüs Krallığı’na son vermesi üzerine düzenlenen sefere; İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard, Fransa Kralı Philippe Auguste ve Alman Kralı Friedrich Barbarossa katıldı.

 Anadolu’da ilerleyen Haçlılara II. Kılıç Arslan vur kaç taktiğiyle ağır zaiyatlar verdirdi, Alman Kralı’nın Silifke Çayı’nı geçerken boğulması üzerine Haçlı ordusu dağıldı.

 Kudüs’e ulaşan Haçlıları Eyyubiler durdurdu. Haçlıların en önemli başarısı Kıbrıs’ı almak oldu.

 Kıbrıs, sonraki yıllarda sadece bir üs olmakla kalmadı, krallık hâline gelerek önem kazandı.

Dördüncü Haçlı Seferi (1202-1204)

 Kudüs’ü almak üzere planlanan seferde Haçlılar, Bizans’ın başkenti İstanbul’da taht mücadelelerinin yaşanması üzerine İstanbul’a yöneldi.

 Haçlılar İstanbul’da 1204-1261 arasında hüküm süren bir “Latin Krallığı” kurdu.

 İstanbul’dan çekilen Bizans hanedanı, Trabzon ve İznik‘te iki ayrı devlet kurdu.

 Katolikler ve Ortodokslar arasındaki ayrılık iyice derinleşti.

Haçlı Seferlerinin Sonuçları

Dinî Sonuçları

 Papanın ve kilisenin itibarı sarsıldı. Papa’ya ve kiliseye duyulan güven azaldı, skolastik düşünce zayıflamaya başladı.

 Kilisenin gücünün azalması kralların Papa karşısında gücünü arttırdı.

Siyasi Sonuçları

 Selçukluların batıya ilerleyişi bir süreliğine yavaşlasa da Anadolu topraklarının bütünüyle Haçlılar’ın eline geçmesi, Türkiye Selçukluları tarafından engellendi.

 Böylece Anadolu’nun Türk yurdu olma süreci devam etti.

 Türkiye Selçuklu Devleti başkentini İznik’ten Konya’ya taşımak zorunda kaldı.

 Haçlı Seferleri’ne katılan birçok derebeyi (senyör) öldüğü için Avrupa’da merkezî krallıklar güçlendi.

 Haçlı Seferleri’nden asıl zararı gören Bizans oldu.

 Haçlı Seferlerine karşı koyan Türklerin İslam dünyasındaki itibarı arttı.

Ekonomik Sonuçları

 Haçlı Seferleri sonucunda Akdeniz’de limanı bulunan devletler arasında deniz ticareti gelişti; böylece Doğu ile Batı arasındaki kültürel münasebetler daha da arttı.

 Anadolu, Suriye ve Filistin ekonomik yönden zarara uğradı.

 Avrupa’da hayat standartları yükseldi.

 Haçlıların bankerlerden borç para almaları bankacılığı geliştirdi.

Teknik Sonuçları

 Barut, pusula, kâğıt, matbaa Avrupa’ya taşındı. Pusulanın geliştirilmesi Coğrafi Keşifler’in yapılmasına ve sömürgeciliğin artmasına zemin hazırladı.

 Matbaa ve kâğıt tekniğinin geliştirilmesi Rönesans ve Reform hareketlerinin oluşmasını sağladı.

 Bu sayede kilisenin görüşleri dışındaki fikirlere yer vermeyen skolastik düşünce zayıfladı.

 Avrupa’da kültür hayatı canlandı. Barutun kullanımı ve ateşli silahların gelişimiyle Avrupa’da feodalite (derebeylik) rejimi yıkılırken merkezî krallıklar güç kazandı.

 Avrupalılar İslam medeniyetini yakından tanıyıp faydalandı.

 Avrupalılar kemerli köprü, cam, dericilik vb. alanlarda Müslümanlardan etkilendi.

 Haçlılar ve Müslümanlar birbirlerinin askerî teçhizat ve savaş stratejilerinden etkilendi.

 Türkiye Selçuklu Devleti, II. Gıyaseddin Keyhüsrev Dönemi’nde siyasi, idari ve askerî açıdan büyük ölçüde zayıflamıştı.

 Bu dönemde vezirlik görevini yürüten Sadeddin Köpek, Anadolu topraklarını kendi çıkarları doğrultusunda yönetiyor ve halktan ağır vergiler topluyordu.

 Baba İlyas, Baba İshak gibi önemli Türkmen şeyhleri halkı Selçuklu yönetimine karşı kışkırtarak isyana teşvik etti.

 Türkiye Selçuklu Devleti’nin Babaîler İsyanı adı verilen bu ayaklanmayı güçlükle bastırdı.

 Ancak bu durum devletin zaafa düştüğünü bir kez daha gösterdi ve Moğolları Anadolu’ya saldırma konusunda cesaretlendirdi.

 Moğol (İlhanlı) komutanlarından Baycu Noyan, Türkiye Selçuklu Devleti’nin zayıflığını, sultanın beceriksizliğini görmüş, Anadolu’ya girmiştir.

 1242’de Erzurum’u yağmalayıp Azerbaycan’a dönmüştür.

 1243’te tekrar harekete geçen Baycu Noyan komutasındaki İlhanlı ordusu, Sivas yakınlarında Kösedağ denilen yerde Selçuklularla karşılaşmıştır.

 II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in genç ve tecrübesiz olması nedeniyle savaşı Moğollar kazanmıştır.

Türkistan’dan Türkiye’ye Türklerde Devlet ve Ordu Teşkilatları

 İslam öncesi kurulan Türk devletlerinde meşruiyetin kaynağı “kut” adı verilen ilahi güce dayandırılıyordu.

 Kut anlayışına göre kağanlar devleti yönetme gücünü ve yetkisini Gök Tanrı’dan alırdı.

 Devletin kurucuları ve yöneticileri Tanrı’nın kut verdiği bir soya mensup olmalıydı.

 Bu anlayış, İslamiyet’in kabulünden sonra hükümdarlara da verilen bir lakap olan “zillullah fi’l-arz (Allah’ın yeryüzündeki gölgesi)” anlayışına dönüştü.

 İlk Türk devletlerinde kağanların devlete ve millete karşı belirli sorumlulukları vardı.

 Kağanın gücü ve yetkisi töre kurallarıyla sınırlandırılmıştı.

 Buna göre halkın refahını sağlamayan, adaletle hükmetmeyen ve devleti kötü yöneten kağanların Tanrı tarafından bahşedilmiş “kut”u kaybettiğine inanılırdı.

 İslamiyet’in kabulünden sonra ise devlet yönetiminde töreyle birlikte dinî esaslara dayalı şeri kurallar da uygulanmaya başlandı.

 Bu dönemde hüküm süren Türk devletlerinde devlet anlamına gelen “il” kelimesinin yerini “mülk” kavramı aldı.

 Türkler Müslüman olduktan sonra İslam dininin hem koruyuculuğunu üstlendi hem de yayılmasını sağladı.

 Türklerin “cihan devleti kurma” mefkûresi ile İslam’daki “i’lâ-yı kelimetullah (tevhit inancını yüceltme ve hâkim kılma)” hedefi birleşince savaşlar gaza ve cihat anlayışı doğrultusunda yapılmaya başlandı.

 Böylece Türkler, sadece bir cihan devleti kurma değil, İslami esaslara uygun olarak dünyada adaleti ve düzeni sağlama (nizam-ı âlem) sorumluluğunu da üstlenmiş oldu.

 İlk Türk devletlerinde siyasi, askerî, hukuki ve mali meselelerin karara bağlandığı kurultaylar, İslamiyet’in kabulünden sonra divan adını aldı.

 Bu dönemde devlet yönetimindeki en önemli karar organı Divan-ı A’lâ (Büyük Divan) idi.

 Karahanlılar Dönemi’nde kurulan Meclis-i Âlî, Türkçe ünvanı yuğruş olan bir vezir tarafından yönetilirdi.

 Gazneliler Dönemi’nde kurulan Divan-ı Vezaretin başında ise hâce-i buzurg (başvezir) adı verilen bir devlet görevlisi bulunuyordu.

 Ayrıca bu divana bağlı olarak devletin çeşitli işlerinin yürütüldüğü alt divanlar da vardı.

Büyük Selçuklu Devleti Yönetim Yapısı

 Hükümdar es-Sultanü'l-A'zâm (Büyük Sultan)

 Saray (Bârgâh) Hükümdarın ailesi ile birlikte yaşadığı ve devleti idare ettiği büyük yapı.

 Hâcibü’l-Hüccâb Sarayda hükümdardan, devlet teşkilatında ise hükümdar ve vezirden sonraki en yetkili kişi; sarayda çalışan bütün hâciblerin başı.

Diğer Saray Görevlileri

 Hâcib: Hükümdarın halkla ve devlet adamlarıyla irtibatını sağlayan görevli.

 Emîr-i Candar: Saray muhafızlarının idaresinden sorumlu görevli.

 Emîr-i Silah: Saraydaki silahlardan sorumlu görevli.

 Emîr-i Şikâr: Av merasimlerinin düzeninden sorumlu görevli.

 Emîr-i Alem: Sancak taşımakla yükümlü görevli.

 Emîr-i Âhur: Saray ahırlarının bakımından sorumlu görevli.

 Emîr-i Çeşnigir: Hükümdarın sofrasını denetleyen ve yemeklerin tadımını yapan görevli.

 İdişçibaşı: Saraydaki meşrubatların hazırlanmasından ve takdiminden sorumlu görevli.

 Câmedar: Hükümdarın giyim kuşamından sorumlu görevli.

 Hansâlâr (Aşçıbaşı): Saray mutfağından sorumlu görevli.

Merkez Teşkilatı

 Divan-ı A'lâ (Büyük Divan) Başkanı Sahib-i Divan-ı Vezâret (Sahib-i A'zâm)

 Divan-ı Tuğra (İnşa) Iç ve dı_ yazı_malar

 Divan-ı İstîfâ Maliye

 Divan-ı Arz (Ceyş) Askerî

 Divan-ı İşrâf İdari ve mali işleri teftiş

Taşra Teşkilatı

 Melik (Şehzade) Hükümdarın erkek çocuğu

 Atabey Melik öğretmeni

Adalet

 Kâdılkudât (Başkadı) Şer’i yargı

 Emîr-i Dâd Örfi yargı

 Büyük Selçuklu Devleti’nde sultan, en büyük yargıç sıfatıyla adalet teşkilatının başında bulunurdu.

 Zulme uğrayan ve memurlardan şikâyetçi olan kişilerin davaları, sultanın başkanlık ettiği Divan-ı Mezâlim adlı yüksek mahkemede görüşülürdü.

 Hukuk sistemi, şeri ve örfi olmak üzere ikiye ayrılırdı. Kadıların şeri hukuka göre yaptığı yargılamalar tamamen dinî hükümlere dayandırılır, kadıların başındaki kişilere de kâdılkudât (başkadı) adı verilirdi.

 Örfi hukukta ise geleneğe bağlı olan ve şeri hukukun dışında kalan konular ele alınırdı.

 Örfi hukuka ilişkin davaları emîr-i dâd adlı görevliler, ordu mensuplarının davalarını ise kadı askerler (kadıleşker/ kazasker) karara bağlardı.

 Büyük Selçuklu Devleti’nde taşra, eyalet adı verilen bölgelere ayrılırdı.

 Bu eyaletleri melik adı verilen ve merkeze bağlı olan hanedan üyeleri ile şıhne/şahne adı verilen askerî valiler yönetirdi.

 Her vilayet için mülki idareden sorumlu bir amîd (sivil vali), mali işlere bakan bir âmil, adli işleri yürüten bir kadı ve güvenlikten sorumlu olan bir subaşı/serleşker görevlendirilirdi.

 Günümüzde belediye hizmetleri olarak tanımlanan kurumsal işler, askerî ve sivil valiler ile muhtesip adı verilen bürokratlar tarafından yürütülürdü.

 Ayrıca berid adı verilen teşkilat da posta ve haberleşme faaliyetlerinden sorumluydu.

 Büyük Selçuklu Dönemi’nde genç melikler, onlara rehberlik etmesi için görevlendirilen atabeylerle birlikte eyaletlere gönderilmeye başlandı.

 Atabeylik sistemi adı verilen bu uygulamanın temel amacı, meliklerin yönetim tecrübesi kazanarak ülkeyi yönetmeye hazırlanmasıydı.

 Ancak Büyük Selçuklu Dönemi’nde bazı atabeyler, yaşadıkları eyaletlerde nüfuzlarını kullanarak özerklik ilan etmeye başladı.

 İlk Türk devletlerindeki taht, otağ, tuğ, para, bayrak, sancak gibi hükümdarlık alametlerine zamanla hutbe, çetr, saray, taç, tevki (tuğra), nevbet, hilat (tırâz) gibi yeni alametler eklendi.

 Türkiye Selçuklu hükümdarları sultan, sultanü’l-a’zam gibi ünvanların yanı sıra sultanu’l-berr ve’l-bahr (kara ve denizin sultanı) ve Farsça sultan anlamına gelen keykubad, keyhüsrev ve keykavus ünvanlarını da kullanmaya başladı.

 Sultanın başkentte bulunmadığı veya hastalandığı durumlarda ona naib-i saltanat adı verilen devlet görevlileri vekâlet etti.

 Ayrıca ikta arazilerinin kayıt işlemlerini yürüten, menşur ve beratları hazırlayıp dağıtımını sağlayan pervane adlı görevliler de bu dönemin önemli idari unsurları arasındaydı.

 Türk-İslam devletlerinde ordular, ilk kez Asya Hun Hükümdarı Mete Han (MÖ 209-174) tarafından oluşturulan onlu sisteme göre yönetildi ve sefer esnasında bu ordulara hükümdarlar kumandanlık etti.

 Başta Karahanlı, Gazneli ve Selçuklu olmak üzere Türk-İslam devletlerindeki ordu teşkilatları büyük ölçüde Türklerden oluşturuldu.

 Bununla birlikte Karahanlılar dışındaki diğer Türk-İslam ordularında farklı etnik gruplara mensup askerler de görev yaptı.

 Yerli unsurların da görev yaptığı Gazneli ordusu, asıl gücünü sarayda gulam olarak yetiştirilmiş Türklerin oluşturduğu hassa ordusundan alıyordu.

 Gulamlar, liyakat ve kabiliyetlerine göre daimî ve maaşlı olarak hem sivil hem de askerî kadrolarda görevlendirilirdi.

 Sarayı ve hükümdarı koruyan ve saray hizmetlerini yürüten bu birlikler; Karahanlılar Dönemi’nde saray muhafızları (turgak ve yatgak), Gazneli ve Büyük Selçuklu dönemlerinde ise saray gulamları olarak adlandırıldı.

 Büyük Selçuklu askerleri savaşlarda ok, yay, kılıç, kalkan, gürz, topuz, nacak, mızrak, hançer gibi hafif silahlar kale kuşatmalarında ise arrade (taş atan küçük mancınık) ve büyük mancınıklar kullandı.

 Türkiye Selçukluları ise başlangıçta tabi olduğu Büyük Selçuklu Devleti’nin siyasi ve askerî yapılanmasını örnek aldı ancak ihtiyaçlar ve değişen koşullar neticesinde zamanla bu yapılarda bazı değişiklikler yapıldı.

Türklerde Sosyoekonomik Hayat ve Şehirleşme

 Selçuklu toplumu yönetenler ve yönetilenler şeklinde ikiye ayrılır, toplumunun temelini ise aile kurumu oluştururdu.

 Aile bireyleri arasında karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörü hâkimdi.

 Sosyal hayatta komşuluk ilişkilerine büyük önem verilir, hayatın her alanında yardımlaşma ve dayanışma ruhu canlı tutulurdu.

 Halk dinî bayramları, baharın müjdecisi olan Nevruz Bayramı’nı ve hükümdarın tahta çıkışını büyük bir coşkuyla kutlardı.

 Ayrıca avcılık, atıcılık, at biniciliği, güreş, cirit gibi sportif faaliyetler düzenlenir, çevgen (çevgân) oyunu oynanır ve yarışlar yapılırdı.

 Selçuklu toplumu, yerleşme durumlarına göre şehirliler, köylüler ve konargöçerler şeklinde üçe ayrılırdı.

 Geçimini tarım, hayvancılık, ticaret ve zanaatla sağlayan halk, devlete düzenli olarak vergi öderdi.

 Tüccarlar toplumda büyük bir itibara sahipti ve dokunulmazlıkları vardı.

 Bütün ticari mallar günümüzdeki sigorta sistemine benzeyen bir yöntemle koruma altına alınır, saldırıya ya da beklenmedik bir zarara uğrayan tüccarların kaybı tazmin edilirdi.

 Tüccarların, kervan sahiplerinin, hayvancılıkla uğraşan konargöçerlerin, ikta sahiplerinin ve bağlı devletlerin ödemesi gereken ayrı vergiler vardı.

 Devlete ait topraklar ikta sistemiyle hanedan üyelerine ve üst düzey devlet adamlarına dağıtılır, ikta sahipleri de bunun karşılığında devlete vergi öderdi.

Selçuklu Dönemi’ndeki Toprak Sistemi

 Has Arazi: Hükümdarın şahsına ait tarla, bağ, bahçe, koru, otlak gibi arazilerdir.

 Has araziden alınan aşar ve diğer vergiler doğrudan savaş ve diğer olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere ihtiyat hazinesine aktarılır.

 İkta Arazi: Bir görev karşılığında meliklere, emîrlere, valilere, komutanlara, hassa ordusu askerlerine ve tımarlı sipahilere verilen arazilerdir.

 Öşrî Arazi: Hükümdarın liyakat sahibi devlet adamlarına, dinî ve kültürel alanlarda hizmet veren kimselere mirî araziden tahsis ettiği topraklara öşrî arazi denir ve vergilendirilir.

 Haraci Arazi: Selçuklu sınırları içinde yaşayan gayrimüslimlerin ellerinde bulunan topraklara haraci arazi denir.

 Bu arazilerden yaşama ve himaye edilme karşılığında alınan vergiye haraç denir.

 Gayrimüslimler Müslüman olduklarında bu vergi alınmaz.

 Vakıf Arazi: Liyakat sahibi devlet adamlarına, dinî ve kültürel alanlarda hizmet veren kimselere tahsis edilen mirî arazilerin bir bölümü hayır işleri için ayrılır. Bu arazilere vakıf arazi denir.

 Arazi sahipleri, bu topraklardan elde edilen gelirle cami, medrese, hastane, kervansaray gibi binalar inşa ettirir ve bunların bakımını yapar.

 Türkistan’daki şehirler Orta Çağ Avrupası’ndaki şehirler gibi kaleler ve surlarla çevriliydi.

 Karahanlı Dönemi’nde medrese, türbe, köprü, cami, saray, ribat gibi birçok mimari eser inşa edildi.

 Bu eserlerden Talhatan Baba Camisi kendine özgü bir mimariye sahipti.

 Gaznelilerde ise özellikle Sultan Mahmud zamanında yeni saraylar, çarşılar, köprüler, su yolları ve su kemerleri yapıldı.

 Malazgirt Zaferi sonrasında Anadolu’ya gelen ve burada iskân edilen Türkmenler, yerleştikleri bölgelerin Türkleşmesine büyük katkı sağladı.

 Hayvancılıkla uğraşan konargöçerler geniş otlakların bulunduğu bölgelere yerleştirilirken zanaat ve ticaretle uğraşan Türkler şehirlerde iskân edildi.

 Şehirlerde genellikle farklı mahallelerde oturan Müslümanlar ve gayrimüslimler aynı çarşı ve pazarları kullandı.

 Bununla birlikte Türklerin ve gayrimüslimlerin ibadetleri, giyim kuşamları ve yaşam tarzları da birbirinden farklıydı.

 Selçuklularda kadın ve erkekler entari şeklinde motifli giysi veya kaftanlar giyerlerdi.

 Dolayısıyla şehirlerdeki mahalle kültürü dinî, etnik ya da mesleki farklılıklara göre şekillendi.

 Türkler Anadolu’ya yerleştikten sonra hızla yeni mimari eserler inşa ettiler veya var olanları dönüştürdüler.

 İbadethane ihtiyacını karşılamak için camiler yapıldı ve bazı kiliseler camiye çevrildi.

 Şehir dışında ve kervan yolları üzerinde namazgâhlar açıldı.

 Tekkeler, şifahaneler ve medreseler inşa edilerek halkın sosyal ve dinî ihtiyaçları karşılandı.

 Selçuklular Dönemi’ndeki sosyoekonomik hayatın gelişmesinde Ahilik teşkilatı da önemli rol oynadı.

 Türkistan’dan Anadolu’ya gelen esnaf ve zanaatkârlar iş bulmak, Doğu Romalılarla rekabet etmek, ürettikleri malların kalitesini korumak, esnaf ahlakını iş hayatına hâkim kılmak gibi çeşitli amaçlarla Ahi Evran öncülüğünde teşkilatlandı.

Türk-İslam Medeniyetinde Bilim, Kültür, Eğitim ve Sanat

 Türk-İslam medeniyetinde toplumsal hayatın merkezinde yer alan eğitim faaliyetleri, küttaplar (sıbyan mektepleri) ve medreselerin yanı sıra rasathane, darüşşifa, kütüphane (darülkütüp), sahaf, cami, mescit, ribat ve tekkelerde yürütüldü.

 Mesleki ve teknik eğitimde ise Ahilik müessesesi ön plana çıktı.

 Tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi dinî ilimlerin yanısıra matematik, geometri, astronomi, felsefe gibi beşerî bilimlere de önem verilerek bilimsel hayatın canlanması sağlandı.

 İslam’ın erken dönemlerinden itibaren dinî ve bilimsel bilginin merkezi olan kütüphaneler aracılığıyla felsefe, tıp, astronomi, matematik gibi alanlarda önemli ilerlemeler kaydedildi.

 Özellikle Abbasiler Dönemi’nde Bağdat’taki saray kütüphanesi ve çeviri faaliyetlerinin yürütüldüğü Beytü’l Hikme adlı eğitim kurumu, İslam dünyasındaki entelektüel birikimin zenginleşmesini sağladı.

 Kurtuba, Kahire, Merv, Semerkand, Buhara gibi İslam coğrafyasının ilim merkezlerinde büyük kütüphaneler kuruldu.

 Kütüphane kurmageleneği Türkiye Selçukluları Dönemi’nde de devam ettirildi.

 Bu dönemde birçok şehirde kişilere ait kütüphanelerin yanı sıra cami, medrese, kervansaray, ribat, han, türbe, dergâh gibi kamusal mekânlarda yeni kütüphaneler açıldı.

 Büyük Selçuklu Devleti zamanında Nizâmülmülk tarafından kurulan Nizamiye Medreseleri birçok ilim adamı ve mütercimin Bağdat’a akın etmesini sağlamıştır.

 İsfahan ve Bağdat’ta Melikşah’ın yaptırmış olduğu rasathanelerde, Ömer Hayyam, İsfizârî gibi bilim insanları çalışmıştır.

 Ömer Hayyam’ın içinde bulunduğu bir heyet, Celâli takvimini hazırlamıştır.

 Başta Nişabur olmak üzere Merv, Herat, Belh, Semerkant gibi önemli şehirlerde kurulan medreselerde büyük ilmî çalışmalar yapılmıştır.

 Anadolu Beylikleri ve Türkiye Selçukluları dönemlerinde ortaya konan sanatsal ürünlerde ise hem İslamiyet’in kabulü öncesi Türk geleneklerinin ve İslam sanatının hem de Yunan, Roma, Bizans, Kafkas ve Akdeniz kültür çevrelerinin izleri görüldü.

 Bu dönemde Konya, Sivas, Malatya, Tokat, Amasya, Kayseri, Antalya, Alanya, Sinop, Erzurum, Diyarbakır gibi şehirlerde birçok cami, medrese, han, kervansaray, kümbet ve şifahane inşa edildi.

 Başta taş işçiliği olmak üzere çini, ahşap ve maden sanatına yer verilen bu yapılarda Selçuklu sanat anlayışını yansıtan özgün eserler ortaya kondu.

 Hüsnühat, güzel yazı yazma sanatıdır.

 Tezhip; yazma kitap, levha ve murakkaların bezenmesinde ezilmiş altın varak ve çeşitli renklerin kullanılmasıyla uygulanan süsleme sanatıdır.

 Ebru, kitreli su üzerine serpilen boyalarla yapılan bezeme sanatıdır.

 Minyatür; genellikle el yazması kitaplarda yer alan küçük boyutlu, renkli resim yapma sanatıdır.

 Çini, iç ve dış mimaride kullanılan özellikle seramik üzerine sırlama işlemi ile yapılan süsleme sanatıdır.

 Hakkaklık; taş, maden, ahşap gibi maddeler üzerine yazı ve şekil kazıma sanatıdır.

 Ciltçilik, kitabın yapraklarını dağılmadan ve sırası bozulmadan bir arada tutabilmek için yapılan koruyucu kapağın yapılma ve bezeme sanatıdır.

 Türkistan’da kök salan tasavvuf düşüncesi, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması sürecine etki etmiştir.

 Hoca Ahmed Yesevi’nin öğretileri, Horasan erenleriyle Anadolu’ya taşınmış ve onların yetiştirdiği dervişler tarafından geliştirilmiştir.

 Endülüs’ten Anadolu’ya gelen ve çok sayıda talebe yetiştiren Muhyiddin İbnülarabi, Anadolu’daki tasavvuf düşüncesine yeni bir anlayış kazandırmış ve Türk-İslam medeniyetinin gelişmesine katkıda bulunmuştur.

 Türkiye Selçuklu Devleti’nin son dönemlerindeki siyasi, sosyal ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle zor durumda kalan Anadolu halkı; Mevlana Celaleddin Rumi, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre gibi mutasavvıfların insana değer veren, birleştirici ve şefkatli yaklaşımları, halkın zorluklar karşısında dayanma gücünü artırmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz denetlendikten sonra yayınlanacaktır.